Her insan, yaşamında başarılı olmak ister. Ama çok az insan, yaşamındaki hedeflere ulaşır. Çünkü insanlar, başarıyı daima dış dünyalarında ararlarken iç dünyalarını aksatırlar.
İç dünyalarında başarıyı yakalayamayan insanlar, kendilerini sürekli huzursuz hissettiklerinden dolayı yaşama yeterince konsantre olamadıklarından yaşam enerjileri her geçen gün tükenmekte ve kendilerini yaşamlarındaki Nirvana'ya götürecek basamakları tırmanacak gücü kendilerinde bulamamaktalar.
İnsanlar, yaşamlarındaki Nirvana'ya ulaşmak istiyorlarsa iyi olmakla, hali vakti yerinde olmak arasındaki ince çizginin farkına varmalıdır. Zihnine, vücuduna ve ruhuna yeterince özen göstermeyen insanlar, büyük bir manevi açlık yaşamakta ve bu manevi açlık nedeniyle de yaşamlarının kontrollerini ellerinden kaçırmaktalar. Oysa bir insanın, kendisini bularak düşlerinin peşinden gitmesi için dış dünyasını iyileştirmeye gösterdiği gayretin fazlasını iç dünyasını iyileştirmek için göstermesi gerekir.
Her şey insanın kendisinde başlar. Örneğin kendisine özen göstermeyen insan, çevresine de özen gösteremez. Kendisini sevmeyen insan, başkasını da sevemez. Kendisini iyi hissetmeyen insan, çevresine de iyilik yapamaz.
Şu küçük dünya, içerisinde o kadar çok bilgi barındırmaktadır ki biz, belki de bu bilgilerin sadece %1'i ile yaşamımızı sürdürüyoruz. Bu yüzden yaşamdan zevk almayı tekrar öğrenerek merak duygumuzu perçinlemeli ve ket vurulmamış enerji ile küçük dünyanın içerisindeki bilgilerin peşinden koşmalıyız.
Her insan, yaşamının sanatçısı olduğunu unutmadan rolünü en iyi şekilde oynayarak geride iz bırakan mükemmel bir sanat eserini dünyaya miras bırakmalıdır. Bunun içinde iç dünyasındaki sınırsız potansiyeli keşfederek yaşama meydan okumalıdır.