Hepimizin yaşamları taklit üzerine kurulu. Akşamları kanal kanal bizlere servis edilen dizilerdeki yaşamlara özeniyoruz. O dizilerdeki yaşamları taklit ediyoruz. Hayatımızın biyopsisini yapmaya bile gerek duymuyoruz.
Yaşamımızdaki acı gerçeklerden saklambaç oynayan çocuklar gibi saklanarak yarınlarımızda ödeyeceğimiz ağır bedellerden kurtulmaya çalışıyoruz. Çünkü yaşamımızın acı gerçekleri ile yüzleşmekten korkuyoruz. Korktuğumuz kadar da inatçı olduğumuz için adamlığı, hala dizilerin o sahte yaşamlarında ve kahramanlarında arıyoruz.
Fikir üretemiyoruz. Fikir üretemediğimiz içinde her şeyin zenginlerin ve güçlülerin hakkı olduğunu düşünüyoruz. Böyle düşündüğümüz içinde hiçbir şeyi sorgulamadan boyun eğiyoruz. Sadece bize sunulanlarla yaşantılarımızı ikame ettirmeye çalışıyoruz. Vicdanlarımızı susturduğumuz için dertleşecek bir dostumuz dahi yoktur. Özel yaşantılarımızdaki adalet çeşmelerini kuruttuğumuz için toplumdaki adalet çeşmeleri de kurumuş durumda. Gözyaşlarımızı kuruttuğumuz için çıkarlarımızdan ve ihtiraslarımızdan ötesine gidemiyoruz.
Ve adamlık dizilerde değil, kitaplarda saklıdır.
Neden mi?
Çünkü Necip Fazıl, Mehmet Akif, Nene Hatun, Fatma Bacı, Atatürk, Halide Edip, Anadolu insanı, türkülerimiz, ananelerimiz hep kitaplardadır.
Kitaplar, ahlakımızı yükseltirken diziler, ahlaki çöküntümüzün sebebidir.