Eğitim, dünyaya geldiğimiz o ilk andan başlayarak nefesimizi vereceğimiz son dakikaya kadar süren yaşam içerisindeki en manidar faaliyetimizdir.
Günümüzde dar gelirli anne ve babalar, evladımızı kaliteli okullarda okutarak yeterli eğitim almalarını sağlayamıyoruz diye üzülmesinler. Çünkü çocuklarını kaliteli okullarda okutan anne ve babalarda, kendileri gibi eğitimin sadece bir yüzünü tanımaktadır. O yüzde evlatlarının dünyada maddi olarak rahat edeceği bir diplomayı elde etmesi. Etrafımızı incelediğimiz zaman durumun böyle olduğunu gösteren birçok örnekle karşılaşırız.
Anne ve babalar, evlatlarının her dediğini onların emir eri gibi yaparlarsa, hiçbir şeylerini eksik etmemek için gece-gündüz çırpınırlarsa evlatlarının negatif bir davranışıyla karşılaştıkları zamanda 'Daha ne yapayım?' sorusunu kendilerine sorarlar. Aslında eğitimin sırrı da bu soruda saklı. Anne ve babalar, çocuklarının her istediğini mağdur olmasınlar diye yaparak asıl yapılması gerekeni yani eğitimin ikinci yüzünü ya tamamen unutuyorlar ya da ihmal ediyorlar.
Eğitimin ilk yüzünde çocuklarının her dediğini yaparak gayet başarılı bir performans sergileyen anne ve babalar, eğitimin ikinci yüzü olan ilgi ve sevgide aynı performansı gösteremiyorlar. Çocuğumuzun harçlığını fazlasıyla verebiliriz. Yediği önünde yemediği arkasında olabilir. İstedikleri marka giysiyi giyme, cep telefonu, bilgisayar ve tablet kullanma imkanlarını onlara sunabiliriz. Bütün bunları yaparak çok iyi bir evlat yetiştirdiğimizi de sanabiliriz. Ancak bizler, ne yetiştirdiğimizin farkında olmadığımız için hayat bize, bir gün nerede yanlış yaptığımız sorusunu mutlaka sordurtacaktır.
Çocuklarımızı yetiştirirken eğitimin maddi tarafına önem veriyoruz da manevi tarafına niye önem vermiyoruz? Bu soruyu şöylede sorabiliriz. Çocuklarımızın maddi olarak mı, yoksa manevi olarak mı doyum sağlaması önemlidir? Örneğin çocuklarımıza merhametli olmayı, yaşlılara ve güçsüzlere yardımı, doğaya sahip çıkmayı, imanlı ve itikatlı olmayı öğretiyor muyuz? Kumarın, alkolün, uyuşturucunun ve sigaranın yaşantılarımızı mahveden sinsi tuzaklar olduğunu öğretiyor muyuz? Toplumsal felaketlerde nasıl hareket edilmesi gerektiğini öğretiyor muyuz?
Ortada herkesin kendisinden dahi sakladığı, hiç gündeme gelmeyen acı gerçek şu ki öğretmiyoruz. İşin bundan da acı tarafı günümüzde birçok anne ve baba, çocuklarına bunları öğretmek için yeterli donanıma sahip değiller. Bu yüzdende çocuklarıyla fikir alışverişinde dahi bulunamıyorlar. Kitap okuma, güncel olayları takip etme, toplumsal olgularla ilgili makaleler okuma gibi alışkanlıklarımız olmadığı içinde evlatlarımız yanlış yaptığında dizlerimizi dövmekten ve ağlamaktan başka elimizden hiçbir şey gelmiyor.
Yaşam boyu sürecek eğitimde en büyük görev anne ve babalara düşmektedir. anne ve babalar, çocuklarıyla beraber kitap okumalı, güncel olaylar üzerinde fikir alışverişinde bulunmalı, iç disiplini sağlayacak vicdan eğitimini çocuklarına vermeli, en önemlisi de Allah inancını çocuklarının gönül dünyasına nakşetmelidir.
Kısacası anne ve babalar, çocuklarına varlık ile beraber yokluğu da göstermelidir. Yardımsever davranışlar sergileyerek çocuklarına örnek olmalıdır. Alkol, uyuşturucu, kumar, sigara ve uygunsuz yaşamların sonucunun mutlaka felaket olacağını onlara öğretmelidir. Çocuklarına, 'Benim evladım yanlış yapmaz.' anlayışıyla yaklaşmamalıdır. Zaten çocukların yanlışlarını en son anne ve babalar öğrenmez mi? Öğrendiğinde de iş işten geçmez mi?
Anne ve babalar, çocuklarını yakan ateşin kendilerini de yakacağını bilmeli ve çocuklarını ona göre eğitmelidirler.