Yağmurlu bir gündü. Sokaklarda gezerken insanlar gözüme çarptı. Yağan yağmur birçok kişiyi ıslatmıştı. Herkes, yağan yağmura lanet eder gibi sinirli yürüyordu.
İnsanlardaki bu sinirin aslında yağan yağmura olmadığını insanların gözlerine bakınca anladım. İnsanlar, yorgun ve mutsuzdu. Öyle ki gözlerinin içerisinde yaşama karşı en ufak bir istek yoktu.
Dünyamızda tersten esen yaşam rüzgarı herkesin psikolojisini alt üst etmiş. Birbirlerine zerre kadar güvenmeyen insanlar, birbirlerini artık sevmiyorlar. İnsanlar, birbirlerini sevmeyince ilişkilerde çıkar üzerine kuruluyor. Çıkar ilişkilerinde de su uyur, düşman uyumaz misali her an tetikte olan insanlar, yaşam karşısında yorgun düşüyor. Bu yorgunluğun kaçınılmaz sonucu ise mutsuzluk.
Oysa bizim çok güzel günlerimiz vardı. İnsanlar, birbirlerinin gözlerinin içine bakarak selam verirlerdi. Dost denildiği zaman kardeşten öte görülürdü. Bir düşen olduğu zaman elimizden bir şey gelir mi sorusu ta içten gelen bir sesle sorulurdu. İnsanlar, 10 kuruşu olsa bile 5 kuruşunu olmayanla paylaşırdı. Çocuklar, dünyanın en güzide insanları kabul edilir ve avuçlarının içi öpülerek sevilirdi. Haram nedir bilmeyen insanlar, yalanı ise tanımazlardı.
O güzellikler yitip gitmedi. Çıkarımız için hile, yalan ve her çirkinliği yapabilecek biz insanlara küsler.