Dünyada düşünerek ve yaşamı çözümleyerek yaşamak isteyen insanlar, uçurumun kenarında yaşam sürdükleri için psikolojik açıdan çok güçlü olmalıdırlar. Çünkü düşünen beyinler, günümüz dünyasına çok ağır geldiği için kendilerini her an uçurumun dibinde bulma riskleri yüksektir. Düşünen beyinler, uçurumun dibini boyladığı zaman sahip oldukları psikolojik güç ile ayağa kalkacak ve düşünmeyen beyinlerin dünyadaki zulmü ile mücadelesine devam edecektir.
Düşünmek, insan olgunlaştıkça gelişen bir süreç değil, insan öğrendikçe ve bilgilendikçe gelişen bir süreçtir. Bu yüzden bilginin efendisi olarak sağlıklı düşünebilmek için öğrenmenin kölesi olmak gerekir.
Ülkeleri ayakta tutan silah gücü değil, beyin gücüdür. Dünyanın en büyük savaşçıları da bilgi savaşçıları olmuştur. Silahın her kapıyı açacak gücü olmasa da bilginin, her kapıyı açacak gücü vardır. Bilen insan, geçmişin tecrübelerinden en iyi şekilde istifade ederek geleceğe dair doğru öngörülerde bulunacağından kolay hata yapmaz.
Düşünmenin en büyük suç sayıldığı günümüz dünyasında toplumlar için esas tehlike düşünen insan değil, düşünmeyen insandır. Çünkü düşünmeyen insan, toplum yararına hiçbir şey üretemez. Düşünmeyen insanlar, ömürlerini birilerinin koltuğunun altına sığınarak köleden farksız geçirirken, düşünen insanlar, düşüncelerinin savunuculuğunu gerektiği takdirde tek başına yapar. Düşünen insanlar, yaşamda yalnız başına kalmaktan değil, düşünme kabiliyetini yitirmekten korkar.
Onlar, düşünmenin suç olduğu bir devirde düşünerek insanlığa hizmet etmek için gördükleri zulümlere seve seve göğüs gererken, onlara sırf düşündükleri için zulmeden zalimler, hangi vicdanla kafalarını yastığa rahat koyuyorlar?
Sonuç olarak düşünen insan içinde, düşünmeyen insan içinde, düşünen insanlara zulmedenler içinde zaman hızla akıp gidiyor. Geçen zamanın tek kazananı ise düşünen insan oluyor. Çünkü düşünen insanların, yaşama dair söyleyecekleri bir sözleri daima vardır.