Yaşamı hepimiz severiz. Ancak bizim olan yaşamlarımızı israf etmekte de üstümüze yoktur. Hatalarımızla inatlaştığımız ve burnumuzdan kıl aldırmadığımız için böyle bir israfın bilincinde değiliz.
Yaşamda yaptığımız en büyük hatalardan biri çuvalla para kazanmaya çalışmaktır. Çuvalla para kazandığımız zaman yaşantılarımızın çok kolay olacağını düşünürüz. Başlı başına hata olan bu düşüncede inat ettiğimiz için kapital sistemin kölesi haline geldik. Bu kölelikten kurtulmanın ve yaşantılarımızı kolaylaştırmanın tek yolu ise birbirimizi sevmekten geçiyor. Birbirimizi severek yaşadığımız sürece de utanılacak mazilerimiz değil, gururlanacağımız mazilerimiz olacak.
Bizler, yaşamın soğuk tarafındayız. Bunun içinde yaşantılarımızı iyiye götürecek mücadelede birbirimize dirsek veremiyoruz. Yarınlarımız elbet olacak. Önemli olan ise yarınlarımızda insan gibi bir duruş sergileyebilmektir. Bu duruşu sergileyebilmek içinde övülmeyi doğal karşıladığımız gibi eleştiriyi de doğal karşılamak gerekiyor. Ancak bunu yapamadığımız için eleştirilere burun kıvırarak inatlaştığımız hatalarımızı tekrar ediyoruz. Bu hatalarda kendimizle kucaklaşmayı engellediğinden dolayı kendimizle yüzleşemediğimizden zehirli sarmaşıklar, etrafımızı çok kolay sarıyor.
Bugün kendi ellerimizle palazlandırdığımız cehalet denilen canavar, ahlakımızın, dürüstlüğümüzün ve insan kalitemizin canına okuyor. Bizler, paranın hesabını yaptığımız kadar yaşantılarımızın hesabını yapmadığımız ve bu hatada inat ettiğimiz sürece de okumaya devam edecek. Bu cehalet canavarını yenmenin tek yolu kitap okumaktan geçiyor. Ancak kaç evde kütüphane olduğuna ya da insanların, yaşamlarında kaç kitap okuduğuna dair bir araştırma yapılsa içler acısı gerçeğimizde ortaya çıkacak. Yaşam kültürümüz, maalesef yaşantılarımıza yakışmıyor.
İçimizde dolaşan şeytan genlerimizle oynadı. Bunun içinde en uysal olan insan dahi potansiyel bir tehlike haline geldi. İçimizdeki şeytanla mücadele etmek için hatalarımızla kirlettiğimiz kendi denizlerimizi temizlememiz gerekiyor. Ama inatlaştığımız hatalarımız, duygularımızı o kadar köreltmiş ki çocuklara kıyanlara dahi gerçek manada reaksiyon veremiyoruz.
Yaşantılarımızın genel tablosuna bakıldığı zaman herkes doktor olmuş. Hasta ise yok. Doktorluğu bırakıp da hasta olduğumuzu bir kabul edebilsek sevgi, elimizi uzatsak dokunabileceğimiz kadar yakınımızda duruyor.