Emperyalizmin sömürdüğü ve kapitalizmin köleleştirdiği insanların ezildiği dünyayı kurtarmak için hepimizin bir fikri ya da planı vardır. Hepimizin ortak hedefi ise kestirme bir yol bulup dünyayı huzura ve refaha kavuşturarak mutlu yaşamaktır. Ancak hedef ortak olsa da fikirler farklı olduğu için çok çabuk ayrılıyoruz. Bu ayrışma ise dünyayı kurtaracak ortak bir plan yapmamızın önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.
Günümüz insanları çektikleri acılara ve mutsuz bir yaşam sürmelerine rağmen ortak bir dayanışma içerisine girerek kendilerinin sürüngen gibi yaşamasına neden olan dünyadaki sistemi altüst edemiyorlar. Dengeyi bozan ise kişisel çıkarlar, ego tatmini, hiçbir ahlaki yapıya dayanmayan yaşantılar ve hepimizin sıkıntısını yaşadığı maddi ihtiyaçlardır.
Oysa mutluluk bunların hiçbirisine bağlı bir şey değildir. Bugün çıkarları çatışan insanlar, karşılıklı fedakarlıklarla çıkarlarını ortak bir noktaya taşıyabilir. Bu ortak buluşmayı sağlayacak tek güç ise kuvvetli bir düşüncedir.
İnsan içgüdüsel davranışlar ile zaruri ihtiyaçlarını gidererek kendisini doğaya karşı korusa da insanca yaşamak için bu içgüdüsel davranışlar tek başına yeterli olmaz. Çünkü öyle bir noktaya geliniyor ki artık akıl devreye giriyor. Akıl devreye girince de duyguların zayıflayıp zayıflamaması insanlığın mutlu bir yaşam sürmesinde ana etken oluyor.
İnsanlık ağacının dibine baltayı ilk vuran ise şüphesiz endüstriyel yaşam olmuştur. Daha fazla sermaye elde ederek daha rahat yaşayacağım hevesinde olan insanlar, kendilerini öyle bir koşuşturmanın ve gürültünün içerisinde buldular ki kendilerine olan özgüvenlerini yitirmekle kalmadılar, birbirlerine olan güvenlerini de yitirdiler. Ekmeksiz kalmamak için ruhunun sessizliğini kaybeden insanlık eşi benzeri görülmemiş şekilde çığırından çıktı. Endüstri elbette iyi bir şeydir. Tabii ahlaki düşünce ile yönetildiği sürece. Aksi takdirde o gördüğümüz makinelerin hepsi bizleri ekmeksiz bırakmaktan başka bir işe yaramaz. Tarih ise bunun örnekleriyle doludur.
Endüstriyel yaşamın insanlığa yaptığı en büyük kötülük ise kibir olmuştur. Kibirli insan, insanlığı yakacak çalıyı çırpıyı kendi elleriyle toplayarak ateşe verdikten sonra ilk önce kendi kaçar.
Günümüz dünyasına kibir hakim olduğundan dolayı dünyayı kurtarmak için ilk önce kendimizi kibrimizden arındırmamız gerekir.