Hepimizin, çocukken küçücük yüreklerimizi ısıtan büyük hayalleri vardı. Kimimiz öğretmen, kimimiz pilot, kimimiz mühendis, kimimiz siyasetçi vs. olacaktık. Bu hayaller sayesinde geleceğe umutla bakar, yaşama dört elle sarılırdık.
Yıllar, sadece büyükler için değil, çocuklar içinde hızlı geçiyordu. Çocukken hiç büyümeyeceğimizi sansak da bugün, dönüp arkamıza baktığımız zaman yılların su gibi akıp gittiğini görüyoruz. Dünden bugüne yaptığımız yaşam yolculuğunda birçoğumuzun hayalleri gökyüzündeki yıldızlar gibi kaydı gitti.
Hayallerine ulaşamayanlar, bugün geleceğine umutla bakamıyor. Arkalarında üşüyen bir çocuk bıraktılar. Dünü ile bugününü birleştiremeyen, umudunu yitirmiş, yaşamın herhangi bir kıyısında silinip gitmekten korkan, kendine özgüveni olmayan, yapayalnız üşüyen bir çocuk.
Yaşama mirasımız, üşüyen bir çocuk mu olmalıydı?
Bu sorunun cevabı herkesin kendi yaşamında saklı olsa da benlik bilinci içerisinde yetiştirildiğimiz için kitle psikolojisine bir türlü ayak uyduramadık. Diğerlerini yok sayarak yaşamaktan kendimize olan özsaygımızı yitirdik. Bunun bedeli ise bozulan psikolojilerimiz oldu.
İnsan, yalnızken hiçbir anlam ifade etmez. Hatta yaşamını dahi sürdüremez. Kendini yalnızlaştıran insan, kendi kendinin düşmanı olur. Bu nedenlerden ötürü insan, kolay olmasa da toplumla bütünleşmelidir. İnsanlar, farklı ruhsal yapılara, farklı davranış örüntülerine, farklı sorunlara sahip olabilir. Toplumla bütünleşmek zaman zaman çok büyük fedakarlıklar yapmayı gerektirebilir. Hatta çok incitebilir, kırabilir, yıpratabilir. Toplumla bütünleşmenin daha birçok dezavantajı olsa da avantajlarını da göz ardı etmemek gerekir. Toplumla bütünleşen insan, çelik gibi bir psikolojiye, güçlü bir kişiliğe sahip olur. Yaşamda ilkeleri, bu ilkelerin doğrultusunda hedefleri olur.
Arkasında üşüyen bir çocuk bırakanların, topluma adapte olması daha güçtür. Çünkü o üşüyen çocuk, toplum içerisine girdiği zaman agresifleşir. Çaresizlik ve terk edilmişlik duygusuna kapıldığından öfke nöbetleri geçirir. Hiçbir şekilde tatmin olmadığından kinci, saldırgan ve fesat bir psikolojik yapıya bürünür. Empati duygusu gelişmediğinden toplumun diğer bireyleriyle derin ilişkiler kuramaz.
Bugün toplumu çok derinden sarsan arkamızda bıraktığımız üşüyen çocuktur. Ve kişiliği tam oturmadığı için yaşamlarını kontrol edemeyen insanlar, hatalarının kurbanı olmaktadırlar.