Yaşamın akışı içerisinde insanlara tepegöz misali bakan kişilere mutlaka rastlarız. Genellikle burunlarından kıl aldırmayan bu kişilerin, çok üstün maharetleri olduğunu düşünsek de işin aslı hiç de öyle değildir. Çünkü bu kişiler, kendi dünyalarında yetersiz olduklarını çok iyi bildiklerinden dolayı müthiş bir aşağılanma duygusu yaşarlar. Bu aşağılanma duygusunun dışa yansımasının önüne geçebilmek içinde çevrelerinde çok kibirli davranışlar sergilerler.
Bu insanların içlerindeki çocuk o kadar yalnızdır ki bu yalnızlığın üstünü kendilerini beğenme tavrıyla örtmeye çalışırlar. Bu kişiler, yaşamlarında nasıl pozisyon alacaklarını bilmediklerinden dolayı kendilerini topluma kabul ettirebilmek için bumerang gibi şekilden şekle girerler. Yaşamlarında en çok korktukları şeyler ise eleştirilmek, başkalarıyla kıyaslanmak, aşağılanmak ve küçümsenmektir. Kendilerini aşırı değersiz hissettikleri zamanlarda ise bu korkuları yaşamlarını kabusa çevirebilir.
Toplum içerisinde büyüklenmeci tavır sergileyenler, toplum tarafından sürekli takdir edilme, onaylanma, sevilme ve ilgi görme ihtiyacı hissederler. Yaşamdaki başarının sürekli pozitif davranışlara ve özelliklede mesleklerinde gösterdikleri yüksek performansa bağlı olduğunu düşünürler. Çevrelerinden bağımsız hareket etme kabiliyetine sahip değillerdir. Yaşamları, kendi çıkarlarına yönelik hesaplar üzerine kurulu olduğu için koşulsuz sevemezler. Hatta aşk hayatlarında dahi kendi çıkarlarını gözetirler.
Büyüklenmeci tavır ile kendilerini topluma karşı güçlü göstererek aslında kendi kendilerine bir savunma mekanizması geliştirirler. Bu savunma mekanizması ise yaşamlarını dengeye oturtmadaki en önemli silahlarıdır. Ancak bu silah, içlerindeki ezikliği, aşağılanmışlığı, yetersizliği yok etmek yerine daha da büyüteceğinden yaşamları zamanla sağlıksız bir süreç içerisine girecek ve hepten çaresiz kaldıklarında ise talihsizlikten dem vurmaya başlayacaklardır.
Yalnızlık, bu insanları içten içe kemirirken onlar, büyüklenmeci tavırlarından taviz vermeyerek farklı olduklarını topluma hissettirmeye çalışırlar. Bu insanlar, öylesine acımasız bir yarışın kafesi içerisine hapsolmuşlardır ki her konuda en iyi olmak isterler. Bu rekabetin hızına ayak uydurabilmek için yaşamlarını hiç sorgulamazlar.
Etrafınızda büyüklenmeci tavır içerisine giren insanlar görürseniz onları hor görmeyin. Onlar, kendi yaşam çizgilerini çizememiş, kendi varoluşlarının farkında olmayan, kendi içlerinde kendilerini ötekileştirmiş insanlardır. O insanlara el uzatın ki içlerindeki girdapta yok olup gitmesinler.