Günümüzde her geçen gün gelişen televizyon teknolojisine bağımlı olmayanımız yok gibidir. Televizyon ekranlarında yayınlanan her biri birbirinden renkli televizyon programlarına kendimizi öyle bir kaptırmışız ki beynimiz uyuşmuş. Öyle ki besmelesiz, şükürsüz, dünya nimetlerinden bihaber hayatlar yaşıyoruz. Makam, mevki ve dünya malı, bizleri geri dönülmez bir gafletin içerisine düşürmüş. Arkamız güçlü olsun ve kimse bizi tuş yapamasın diye bir yerlerde adamımız olsun istiyoruz.
Bağımlısı olduğumuz o TV’lerden kafayı kaldırıp, dünya TV’sini seyre dalmadığımız sürece nankörlük içerisinde olacağız. Bunun içinde insanoğlunun günümüzdeki en büyük düşmanları, bilinçli kullanılmadığı için telefon, bilgisayar ve cep telefonudur. Günümüz teknolojik imkanlarının bize çok şey kazandırdığını düşünsek de aslında kaybettiriyor. Örneğin bilgisayar oyunları, insanın düşünmesindeki ve yaşama yorum getirmesindeki en büyük engel.
İnsan, insanı düşman bellemiş. Oysa insanlığın esas düşmanları nefis ve şeytandır. Ancak birbirimize öyle bir düşmüşüz ki bu iki düşmanımızı unutmuşuz. Bunun içinde garibana ve fakire karşı gönlümüz kapalı iken sosyal konumu iyi ve zengin olan insanlar, gönlümüzde taht kurmuş. Hakikati bırakmış da batılın peşinden sürükleniyoruz. Batılın yakasını bırakıp, hakikate sarılmadığımız sürece de insan ayırmaya devam edeceğiz.
İnsanoğlunun yaşamdaki istikameti ilim, bilim ve fen olmalıdır. Bu istikametten şaşmamak için çok çalışmalıdır. Dünya TV’sinde seyre dalarak kalp gözünü daima açık tutmalıdır. Yaşamı ne kendi, ne de başkaları için zorlaştırmamalı, tam aksine kolaylaştırmak için gayret etmelidir.