Dünya bir ağaç, insanlar ise dünyaya geldiği anda o ağacın yemyeşil dalları. Ama o yemyeşil dallar, zamanla kuruyor. Kuru dalın kırılması kolay olduğu için belki de dünya sistemi, yemyeşil dalı kurutmaya yönelik kurulmuş.
İnsanoğlunun yapısına baktığınız zaman doğal dengesinin bozulduğunu görürsünüz. İnsanlar, dobra konuşan insanları aşağılarken şakşakçılara alkış tutuyor. Yaşamın uyku istasyonunda ömür geçiren insanoğlu, etrafını şakşakçılarla doldurduğundan dolayı yaşamın gerçeklerinden ve ilmi yaşamaktan çok uzak.
Dünya ağacında kuru bir dal olan insanlar, çok kırılgan olduklarından dolayı birbirlerini kaybediyorlar. Yaşamın gayesi gönülleri fethetmektir. Birbirlerinden kaçarak ölü gibi yaşayan insanlar ise yaşamın gayesinden uzaklar.
Kısacık ömründe ufacık dünya menfaatleri için herkesin kapısını çalan insan, asıl elde edeceği menfaat için kendi kapısını bir kez olsun çalmıyor. İnsanın, dünyadaki asıl menfaati ise kendini bulmasıdır. Kendisini bulan insan, acizliğinden kurtulur. Dünya ağacında yemyeşil bir dal olarak insanlığa rehberlik eder.
Faniden bakiye doğru yapılan yolculukta insanın kuru bir dal haline gelmemesi için öncelikle sorgulamayı öğrenmesi gerekir. Sorgulamayı bilen insan, düş kurmayı bilen insandır. Düşler ise insanın yaşamdaki tomurcuklarıdır. Ancak nefsinin emirleri doğrultusunda yaşayan insan, düşünce dünyasını kaplayan kara bulutlar yüzünden ufku göremeyeceğinden sorgulama kabiliyetini yitirir.
Dünyanın gamının, tomurcuklarımızı kurutmaması dileğiyle.