Hepimiz, zamanında çocuk idik. Zamanla büyüdük ve hep olmak istediğimiz yetişkin olduk. Yetişkin olduğumuzda her şeyi yapacak kadar özgür olacağımızı düşünüyorduk. Ama büyüdükçe sistemin kölesi olduğumuzun farkında değildik. Zaten farkında olsak büyümek yerine hep çocuk kalmak isterdik.
Su gibi akıp giden yıllarla birlikte bizlerde yetişkin olduk. Yetişkin olmanın çocukluğumuzda hayal ettiğimiz gibi özgür olmak anlamına gelmediğini öğrendik. Çocukluğumuzda ana ve babamızın himayesindeyken yetişkinliğimizde patronların himayesi altına girdik. Ve artık yetişkindik ama kapitalist sistemin kölesiydik. Çocukluğumuzun o güzelim hayalleri artık bugünümüzün gönül kırgınlıklarıydı.
Hayat bize en büyük özgürlüğün çocukluğumuzda oynadığımız mahalle oyunları olduğunu öğretse de yaşamımızın o kayıp cennetini bir daha bulamayacağız.
Hep deriz ya eski ramazanlar, eski bayramlar, eski, eski, eski... O eskilerde hep çocukluğumuzdaki anılarımız ve mutlu günlerimiz gizlidir.
Ve biz, o anıları zaman zaman zihnimizde saklandığı yerden çıkarıp, oynamakla yetinmek zorundayız.
Acıda olsa çocukluğunda hayal ettiği özgürlüğe ve mutluluğa ulaşamayan yetişkinlerin en önemli oyuncağı çocukluk anılarıdır.
Ve o anılar olmasa yaşam çekilmez ki...
Haydi çocukluğumuza bir daha gülümseyelim ve çocukluğumuzda yaptığımız gibi elimizle çocukluğumuza bir öpücük gönderelim.