Sadece askerler değil, sivillerin de katledildiği bu süreçte, 50 milyon insan yaşamını yitirdi. Hitler'in, 8 Mayıs 1945’te geri çekilmesiyle, savaşın başladığı 1 Eylül günü “Dünya Barış Günü” olarak ilan edildi.

 

Bugün, tarihler 1 Eylül 2014’ü gösteriyor. 69 yıl önce ilan edilen barışa rağmen, dünyanın her yanı yüzlerce etnik ve dini savaşlarla çalkalanıyor.  Yine milyonlarca insan hayatını kaybediyor, sakat kalıyor, yerinden yurdundan göç etmeye zorlanıyor. Bunun en acı örneğini ise daha bir hafta öncesinde verdik.

 

İsrail’in 50 gün boyunca Gazze’de yaptığı katliamlar, bugün de barıştan söz edilemeyeceğini gözler önüne serdi. Karadan, havadan yapılan saldırılarda kadın, çocuk binlerce Gazzeli, bomba yığınları altında can verdi. Ateşkes sonrası bir harabeyi andıran Gazze'de, halk kaybettiklerinin yarasını sarmaya çabalıyor. Sadece Filistin değil, bugün Ortadoğu’da savaş olmayan neredeyse bir yer bile yok.

 

Suriye’de Esad’a bağlı ordu birlikleri, her gün sivil halkı kitle imha silahları ve varil bombalarıyla yok ediyor. Yaşanan vahşet tüm acımasızlığı ile devam ederken, dünya kamuoyundan bu kanlı savaşın durdurulması için bir tek ses bile çıkmıyor. Diğer yandan Irak ta, çatışmaların adeta merkezi haline gelmiş durumda. Her gün bombalar patlıyor ve onlarca masum beden hayata gözlerini yumuyor. Bir anda hortlayan IŞİD terörü ise bugünlerde insanların en korkulu rüyası...

 

Peki, günümüzde Irak, Gazze, Doğu Türkistan, Afganistan, Myanmar, Libya ve Suriye’de bu vahşet ve katliamlar sürerken hangi barıştan söz edebiliriz?

 

Ne yazık ki savaşların esas kaybedeninin insanlık olduğu şu süreçte barıştan söz etmek pekte mümkün değil. Böyle devam ettiği sürece de insanlık her şeyini kaybetmeye mahkum olacağa benziyor.

 

ÖZEL HABER