Hepimiz, evlatlarımızın geleceği için kendi yaşantılarımızdan ödün vermeye her an hazırızdır. Ancak yaşantılarımızdan verdiğimiz ödünlerin bir anlam kazanabilmesi için çocuklarımıza karşı bilinçli davranışlar sergilememiz gerekiyor. En başta şunu hiçbirimizin unutmaması gerekiyor ki çocuklarımız, aile içerisinde değerli olduğu duygusunu tatmadıkça yaşamında mutlu olamayacak ve yaşantısından keyif alamayacaktır.
Çocuklarımızın aile içerisinde başlayan yaşantıları zamanla sosyal çevreyle genişler. Çocuklarımızın, ilerleyen yaşlarında sosyal çevre tarafından kabul görmesi, kendisini o sosyal çevrede değerli hissetmesi sosyal çevresine verdiği değerle bağlantılı olacaktır. Çocuklarımızın, içerisinde bulunduğu sosyal çevreye değer vermesi için ise öncelikle kendisini değerli hissetmesi gerekiyor. Çocuklarımızın, kendilerine verdiği değer ise aile tarafından verilen değere bağlı. İş yine geliyor ve aileye dayanıyor.
Bu yüzden ailelerin, evlatlarına değer veriyoruz sözü lafta kalmamalı ve çocuğa verilen değer, sözle ve davranışlar ile ona gösterilmelidir.
Çocuklarımız, yaşamlarında birçok şey yapmak, başarmak ve başardığının farkına varmak ister. Bunun içinde aileler, çocuklarına mutlaka aferin, sana güveniyorum, her zaman senin arkandayız gibi sözlerle geri bildirimde bulunmalıdır.
Ailelerin, çocuklarına attığı her tokat, düşüncelerini dile getirdiğinde saçmalama, çok aptalca düşünüyorsun, ne yaptığının farkında mısın, yaptıklarına dikkat et gibi davranış ve sözlerin onların, değer duygusuna vurulmuş bir darbe olduğunu unutmaması gerekir.
Ailelerin, çocuklarına kendi değer yargılarını, inançlarını empoze etmemesi, onları, çevrelerindeki diğer yaşıtları ile kıyaslamaması, ayıplamaması, kınamaması, sitem etmemesi, aşağılamaması ve hor görmemesi gerekir.
Çocuklar, ailelerine muhtaç olduğu için ailelerin çocukları üzerinde egemenlik kurması kolaydır. Aileler, çocuklarına değer vererek ve onlara vakit ayırarak onları anlamak yerine onlar üzerinde kolay olan egemenlik kurmak yolunu seçerlerse çocukları, toplumsal yaşantı içerisinde sürekli bir suçluluk duygusu ve kendilerini ayıplamak içerisinde olacaklardır. Ayrıca böyle çocuklar, sürekli yapamadıkları üzerinde odaklanacaklarından değersizlik hissi, yaşamlarının her alanına bir nakış gibi işlenecektir. Çocuklar, bu değersizlik hissi ile yaşamın sürekli olumsuz taraflarına konsantre olacağından yaşamın pozitif yanlarını gözden kaçıracak ve yaşanılması gereken güzelliklerin hiçbirisini yaşayamayacaktır.
Aileler, çocuklarına sözleri ve davranışları ile çok değerli olduğunu hissettirmelidir. Aileler, bunu başaramadıkları takdirde çocukları, son durağı kendilerinden nefret etmek olan bir yaşam yolculuğuna çıkacaklardır.