Günümüzde dedikodu, yaşantımızın önemli bir parçası haline gelmiş. Kendi işimizi gücümüzü bıraktık, milletin ne yaptığı, ne ettiği ile uğraşıyoruz. Özellikle televizyon dizileri dedikoduya oldukça meyilli olduğundan dolayı gözlerimizi bu dizilerden ayıramıyoruz. Dedikodu yapmaktan fikir üretmeye fırsat bulamadığımız için çocuklarımıza sağlam bir gelecek hazırlayamadığımızın dahi farkında değiliz.
Ayda bir kez kıyma giren evlere ekranlarda villaların şaşalı yaşantısı sunulunca tarihimizi, paraya değişmeyi kabullendik. Hem de adını 'aklını kullan' koyarak.
Günümüzde kitapları, uykumuzun gelmediği gecelerde uyumak için okur hale geldik. Oysa kitap, uyumak için değil, uyanmak için okunur. Kitap okudukça uyanan ve akıllanan insanlar, başkalarını da uyandırır.
Bizler, kitap okuyarak uyanmak yerine dedikodu ve televizyon dizileri ile vakit geçirmeyi tercih ettiğimiz için yaşantılarımızın değeri çok ucuz. Ve bu ucuz yaşantılarımız, ahlaki bozulmanın da temelini oluşturuyor. Dedikodu, yaşantımızdan etrafımıza kötü koku yayan tezek gibidir. Etrafımızda bu kokudan hoşlanan gerzekler olduğu gibi hoşlanmayan onurlu insanlarda vardır.
Dedikodu ile uyutulduğumuz için yaşantımızın ipleri hep birilerinin elinde. Bizlere ihtiyaç duyulduğu zaman ipimizi çekerek harekete geçiriyorlar. İhtiyaç duyulmadığı zamanda iplerimizi serbest bırakarak bizleri uyutuyorlar. Uyku ilacımızda dedikodu.