Eleştiri bir insanın en doğal hakkıdır. Ama biz, dedikodunun adını eleştiri yaptığımızdan beri bu topraklarda eleştiri dahi saygınlığını yitirdi.
Eleştiriye halimizi sorsalar, 'Sadece konuşuyorlar.' der.
Güçlü gördüğümüz, bir başka tabirle arkası güçlü olanlar hakkında ağzımızı dahi açamazken güçsüz gördüklerimizi ise sözlerimizle linç etmekten en ufak bir vicdan azabı dahi duymuyoruz.
Sadece konuşuyoruz. Konuştuğumuz her şeyin intikamını zamanın bizden alacağının farkında olmadan.
Hepimiz, o temiz ve saf çocukluğumuzdaki anılara özlem duyarken bugün, fikir üretmek ve çocuklarımıza da o güzel anıları yaşatmak yerine sadece konuşmayı tercih ederek haksızlık bataklığına battık.
Şimdi o bataklıktan kurtulmak için o bataklığı kurutmak istesek de konuşmaktan öteye gidemiyor ve sadece konuşuyoruz.
Günümüzde insanlar, sadece çıkarları üzerine konuştuğu için yaşamın bütün inceliğini ve zarafetini kaybettiler.
İnsanlar, sadece konuştukları için yaşamlarında bol bol hata yaptıklarından bellerini bir türlü doğrultup önlerindeki geniş ufka bakamıyorlar.
Günümüzde insanların yakındığı hususların başında haksızlık gelse de herkes, haksızlık karşısında sus pus olduğundan dolayı haksız yere harcanan insanların arkasından sadece konuşuyoruz.
Hayat doğrulara açık olduğu gibi yanlışlara da açıktır. Hepimiz, insan olduğumuz için yanlışlara açığızdır. Önemli olan yüreklerimizin temizliği, düşüncelerimizin ışığıdır. Bu iki husus ise yaşamdaki asaletimizdir. Ancak sadece konuştuğumuz için asaletimizi kaybettik.
Yaşamın bizi, hak ettiğimiz yere getirmesini istiyorsak öncelikle haksızlık karşısında susmamayı öğrenmeliyiz. Yaşam karşısında bir duruşumuz olmalı. Ve ne olursa olsun o duruşumuzdan asla taviz vermemeliyiz.