Kimsenin burnundan kıl aldırmadığı bir dünyada en olağan durum kitlesel kibirdir. Bu kitlesel kibir yüzünden insanlar, aile içerisindeki yani canımdan öte dedikleri insanlarla dahi iletişim kuramaz hale gelmişlerdir. Çağımızın vebası olan bu iletişimsizlik ise insanın, toplumsal bir varlık haline gelmesini güçleştirmektedir.
Günümüz için durum çok daha vahimdir. Öyle ki birbirlerini görmezlikten gelen ve anlamayan insanlar, kendileri ile küsmüşlerdir. Sosyal medya ise sorunları çığ gibi büyütmektedir. Sosyal medyada beğenilerek popüler olmak isteyen insanlar, kendi özlerinden ve yaşam mecralarından uzaklaşarak sadece görselliğe önem vermeye başlamışlardır.
Birbirleriyle sağlıklı temas edemeyen insanların, ruh sağlığı da bozulmuştur. Toplumun, geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına çok hızlı geçmesi akrabalar arasındaki ilişkileri çok yıprattığından kişilerin yaşama bakış açısını inanılmaz derecede daraltmıştır. İnsanlar, geniş aile yapısı içerisinde yaşarken kendilerini, diğer akraba bireyleriyle özdeşleştirebiliyordu. O dönemlerde birbirlerini günahları ve sevaplarıyla kabullenen insanlar, yaşamın kendilerine sundukları imkanlar ile mutlu olmayı başarabiliyorlardı.
Çekirdek aile yapısı ise insanların sadece ailelerini değil, yaşam alanlarını da küçülttü. İnsanları giderek daha da bencilleştirdi. Yaşamın kendilerine getirdiklerini, daha doğrusu kendi gerçeklerini sindiremeyen insanlar, inkar yoluyla gönüllerini hoş tutmaya çalışsalar da bunun adı yok oluştan başka bir şey değildir.
Yaşam, sürekli çıkılan değil, sürekli inilen bir merdivendir. Günümüz insanının huzursuzluğundaki en büyük etken ise bu merdivenleri inerken yanındakilerin elini tutamaması, tam aksini yaparak onları karşısına almasıdır. Yaşamını akışı içerisinde yaşamayan ve o akışa müdahale eden insanlar, her müdahalesinde kendilerini içine hapsedecekleri kafese bir demir eklemiş olur. Ve o kafesin içerisi öyle bir soğuktur ki insan yüreği buz tutar.