Günümüzde teknoloji Nirvana seviyesine doğru hızla ilerliyor. Teknolojinin bu hızlı ilerleyişi karşısında afallayan insanlığın ise beyin ölümü gerçekleşti.
İnsanlar, insanlığın kalitesine yatırım yapamadığından dolayı toplum içerisinde hakim olan ahlaksızlığın belini bir türlü bükemiyor.
Toplumun ahlak kemiği eskiden o kadar güçlüydü ki dışarıdan yapılan hiçbir saldırının o kemiği kırmaya gücü yetmezdi.
Bugüne kadar birçok kişinin gözünden kaçmış olabilir ama Osmanlı'da ki o sağlam ahlak kemiği, matbaanın icat edilmesiyle birlikte zayıflamaya başladı. Çünkü matbaa sayesinde yaygınlaşan mecmualar ve o mecmuaların içerisinde yazılı olan fikirler insanların kafasını karıştırdı. Bu kafa karışıklığı zamanla insanlığın kalitesini düşürdü.
Bugün gelinen noktada ise artık vatan diye bir kavramın gereksizliği tartışılıyor. Vatansız bir milletin, evsiz bir aileye benzediği unutularak.
İnsanlığın kalitesinin nasıl yükseltilmesi gerektiğinin tartışılacağı yerde, insanlığı tümüyle yıkacak olan vatansızlığın tartışılması ne hazin bir durum değil mi?
İnsanlar, okyanuslara kendilerini daha da güvende hissettikleri büyük gemilerle açılıyorlar. Evet, büyük gemiler, okyanuslardaki büyük dalgaları daha rahat karşılarlar ama içindekiler, o gemiye binerken kendilerine dayatılanları baştan kabullenirler. Bu dayatmaları kabullenmeyen bazı insanlar ise koskoca okyanusa sandallarıyla açılırlar. O sandalla, okyanusun dev dalgaları ile mücadele ederler. O sandal, sahibi için özgürlüktür. İnançtır. Fikir kaynağıdır. Hissiyattır. Onları bilmeyen deli der, bilen divane der. Kendileri ise düşüncenin mecnunu olduklarını bilirler. Ve onlar, inandıkları davanın yoluna baş koymaktan çekinmezler.
Okyanuslara güvenli gemilerle açılmak yerine sandallarla açılmayı tercih eden insanlara, insanlığın kalitesine yatırım yapan toplumlarda sık rastlanır.
'İnsanlar, kendilerine zorla dayatılanları neden kabul eder?' şeklinde bir düşünce içerisine girebilirsiniz.
Bir toplumu kendine bağımlı hale getirmenin en güzel yolu insanları içlerinden fethetmektir. İnsanı içten fethettiğiniz zaman rahatından taviz vermemek için her dayatmaya evet diyecektir.
İnsanlığın kalitesine yatırım yapılmayan toplumlarda insanlar, her türlü saldırıya açık hale gelirler. Sistemin haksız yere harcadığı insanları savunmak yerine sadece susarlar. Bir gün gelir o sistem, kendilerini de harcar. O zaman o suskunluk bozulur ama yalama olmuş musluk zamanında tamir edilmediği için o musluktan damlayan damlalar artık göl olmuştur. Artık o gölde boğulmaktan başka çare yoktur.
Ve insanlık, fikir üretmeyen insanlar sayesinde ölmüştür.