Eskiler yalan dünya der geçerdi. O zamanlar dünya sadece yalandı. Şimdilerde ise hem yalan, hem de kirli.
Yaşantılarımız temiz değil. Çünkü belleklerimiz kirli. Yaşantılarımız üzerine sual etmiyoruz. Yaşantılarımızı sorgulamıyoruz. Bu yüzden pişmanlıklarımız yok. Bir şekilde kitabına uydurup yaşayıp gidiyoruz.
Elektrik keşfedildi dünya aydınlanmadı. Ateş keşfedildi insanların yüreği ısınmadı. Helal para insanların gözünü doyurmayınca haram para ile alın terlerini kuruttular. İnsanların alnından akmayan ter, haksızlık, ikiyüzlülük ve nefret olarak yaşamlarımıza yansıdı.
Eskiden ekmek kavgası peşinde olan insanlar, düşünerek üretirlerdi. Harama ise sırtlarını dönmüşlerdi. Şimdilerde ise hiçbir şey yapmadan yaşamlarını kazanmanın peşinde insanlar. Tabii olmayan yaşamlarını.
Omuzlarımıza takacağımız apoletler uğruna tükettiğimiz ömürlerimizde yaşadığımız her an yaralıyor bizleri. Asıl meselenin omuzlarımıza taktığımız apoletler değil, o apoletleri taşımak olduğunun dahi farkında değiliz. Bunun içinde sevgiler dahi yalan olmuş yalan dünyada.
İnsanların kalitesi aldığı eğitimle belirlendiği için yaşamlarımız kalitesizleşti. Apoletler, hak etmeyenlerin omuzlarında olduğu için haksızlıklar ahtapotun kolları gibi etrafımızı sardı. Kıymetsizler baş tacı edilip, kıymetliler ayak altına alınınca yaşamda onurlu bir duruş sergileyemiyoruz. Bir apolet uğruna sevgi dillerde, nefret gönüllerde yer edindi. Hal böyle olunca da birbirimize sadece acı veriyoruz. Hem de zevk alarak.
Apolet uğruna maneviyatımızı öldürdük. Artık hiçbir kötülük bizi rahatsız etmiyor. Erdemli davrananları küçümsüyoruz. Menfaatlerimiz kelepçelemiş vicdanlarımızı.
Apoletlerin büyüsüne kendimizi öyle bir kaptırmışız ki haklı olduğumuz mücadelelerden dahi korkar olduk. Ve yaşama anlam katan apoletler değil, uğruna savaştığımız değerlerdir.