Dünyada 5 yaşın altında 20 bin çocuk açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitiriyor.
İsraf, günümüz insanlarının en kötü alışkanlıklarından biridir. Hatta buna hastalık demek daha doğru olur. Bu hastalık, bulaşıcı bir virüs gibi zengin-fakir herkese bulaşmıştır. Yaşantımızın her alanı israfla doludur. Örneğin, zamanımızı, malımızı, yetişmiş insanımızı, emeğimizi israf ediyoruz.
İnsanlar, israfta öyle bir yarışın içerisine girmiş ki dünyada yıllık çöpe atılan gıdalarla 1.8 milyar insanın karnı doyabiliyor. Dünyadaki açlık sorunu israfın önüne geçilerek çözülebilir. Bugün ABD'de yıllık gıda israfının maddi değeri 161 milyar dolara tekabül eder. Bu rakam, ülkemizin yıllık ihracatından daha fazladır. Ülkemizde ise yıllık gıda israfının maddi değeri olan 214 milyar lira ile 171 bin okul ve 11 bin hastane yapılabiliyor.
Dünyamızdaki çevre kirliliğinin, doğadaki canlıların ölmesinin, kaynakların tükenmesinin ana nedeni israftır. İnsanlar, günümüzdeki teknolojik imkanlar sayesinde eskiye göre çok fazla üretse de sorumsuzluk ve savurganlık içerisinde yaşadığından dolayı ürettiklerinin önemli bir kısmını israf etmektedir. Öyle ki ABD'de üretilen meyve ve sebzelerin %20 ila %40'ı çöpe gitmektedir. İnsanlar, adeta el birliği etmişçesine dünyadaki tüm kaynakları sömürerek israf etmektedir.
İnsanlar, bu dünyadaki kaynakların kendisine emanet olduğu bilincine ulaştığı takdirde doğru tüketim bilincinde önemli bir adım atmış olur. Bitki ve hayvanların tüketim şekilleri incelendiği zaman büyük bir sorumluluk içerisinde doğal dengeyi bozmadan ihtiyaçlarını giderdiği görülür. Biz insanlar ise bitki ve hayvanlar kadar olamıyoruz. Sorumluluklarımızı aşarak yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürüyoruz. Bu sömürüyü ise hiç utanmadan ve sıkılmadan zenginliğin sembolü olarak algılıyoruz. Dünyadaki asıl zenginliğin kanaatkarlık olduğunu idrak edemeyecek kadar aciziz.
'Bir damladan ne çıkar?' bilinci insanların beynine öyle bir işlenmiş ki damlaların biriktikçe göl olabileceğini unutmuşuz. Bir musluktan saniyede damlayan bir damla suyun ayda bir tona denk geldiğini, bununda barajlarımızı kurutacağını biliyor muyuz? Okumadığımız, araştırmadığımız için bilmememiz gayet doğaldır.
Tonlarca ekmek, yiyecek ve giyecek çöpe gidiyor. Çöpe giden tonlarca ekmeğin, yiyeceğin ocağında aş pişiremeyen yoksul aileler için ne kadar değerli olduğunu hiç düşündük mü? Bizim küçümseyerek israf ettiklerimizin hayalini bile kuramayan aileler olduğunun bilincinde dahi değiliz.
İnsanlar, bir an evvel akıllarını başlarına toplamalı ve ellerindeki kaynakların kıymetini bilmelidir. Aksi takdirde doğanın bizlere cömertçe sunduğu kaynaklar en kısa sürede tükenecek. Yokluk içerisine düştüğümüz zaman ne yaptık diyeceğiz ama bir anlamı olmayacak.
İlginçtir ama zengin ve eğitim seviyesi yüksek yerlerde israf daha fazladır. Bu da israf hususunda eğitimden daha çok aile terbiyesinin önemini ortaya koymaktadır. İnsanların, ne kadar bilinçsiz varlıklar olduğunun en büyük kanıtı ise ölçüsüz tüketimi, refah ve mutluluğun sembolü olarak görmeleridir.
İnsanlar, sofralarındaki kırıntıyı dahi israf etmeyecek derecede aile terbiyesi aldığı zaman berekete, refaha ve mutluluğa kavuşacaktır.
İnsanlar, evlatlarına özellikle israf konusunda öyle bir aile terbiyesi vermelidir ki geleceğimiz olan evlatlarımız, reklamların ve cilalı ambalajların kölesi haline hiçbir zaman gelmemelidir.
İhtiyacımızdan fazlasını tüketmenin ve kaynakları sömürmenin vatana ihanet olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.