Günümüzde yaşamı terk etmiş toplumların içerisinde hayat kaynağı arayanların yaşamları solgun yapraklar gibidir. Çünkü böyle toplumlarda yaşamı besleyecek ülkü kaynakları olmadığı için insanlar, ülküsüzdürler.
Ülküsüz insanlar ise bugün yaptıklarıyla değil, geçmişte yapılanlarla övünerek bir kimlik kazanmaya çalışsalar da nafile. Bugün yaşama hiçbir değer katamayan insanlar, tarihe borçlarını hiçbir vakit ödeyemezler. İnsanlar, bugün mevta haline gelmiş yaşamlarını tarihin kalıntıları üzerine defnetmeye çalışarak vicdanlarını rahatlatmak ve sosyal şifa bulmak isteseler de bu, yalnızlıklarına yalnızlık eklemekten başka bir işe yaramaz.
Yaşam karşısında kendisini merkeze alamadığı için gelişerek yaşama bakış açısını genişletemeyen insan, her daim pişmanlık içerisindedir. Bu pişmanlık öylesine berbat bir şeydir ki güneş ışığının kardan adamı erittiği gibi insanın yüreğini eritir. Bu erime ise insanı, yaşamdan zamanla uzaklaştırır. Ve yaşamındaki kayıp parçaları bir daha bir araya getiremeyen insanın, ruhu daima bir boşluk içerisindedir.
Yaşam karşısında varlık gösteremeyen insan, kendisini terk edilmiş hissettiğinden dolayı susar. Bu suskunluk ise ruhlarda zaten var olan boşluğu büyüttükçe büyütür.
Gözü, ne zaman kapatacağını ve ne zaman açacağını bilen bir gözkapağı kadar olamayan insan, yaşamdaki tehlikelere karşı kendisini muhafaza edemedi. Hayırsızlığı, umursamazlığı, ayrılığı ve kalp kırmayı seven insan, yaşamına hep iğreti tohumlar ekti. Bu tohumlardan yetişen zehirli fikirler ise insanlığın mezarı oldu. İnsan, şimdilerde yaşam karşısında o kadar sancı çekiyor ki insanlık mezarlığında kendisine bir çukur bulup üstüne örtmek ve sancıdan kurtulmak istiyor. Çünkü insanların bugün çektiği sancılar, geçmiş ile gelecek arasında yer alacak bugünkü mazisini inşa ediyor. Edebiyatın varlık gösteremediği bu maziden ise insanlar utanç duyuyorlar.
Edebiyat, hafızaları tazeler. Bu açıdan edebiyat, toplumlar için hayati öneme sahiptir. Çünkü hafızalar tazelenmediği zaman bugün bizim olan şeyler, yarın bizim olmaktan çıkabilir.
İnsanlar, bir yandan kendilerine anlatılanları öğrenirken diğer yandan bu anlatılanları öğütür. Bu yüzen toplumlar, her daim elinde kalemi ile sessiz sedasız şekilde toplumun derinliklerine ilerleyen yazarları, şairleri yetiştirmek zorundadır. Bu yetişen yazarlar ve şairler ile toplumun hafızası sürekli taze kalır. Taze hafıza ise tehlikeyi çabuk algılar.
Hafızası bayatlayan toplumlarda düşmanlar, o toplumdaki siyasal ve silahlı örgütlenmelerini devreye sokar. Düşmanların talimatları ile çıkarılan silahlı ayaklanmalardaki suçluları ise siyasi ayak devreye girerek haklı göstermeye çalışır. Örneğin ülkemizde 15 Temmuz kanlı darbe girişimi başarılı olsaydı siyasi ayak devreye girerek eli kanlı katilleri haklı gösterecek ve hesap sormaya kalkanında kafasını derhal ezecekti.
Bir toplum, başka bir toplum üzerinde söz sahibi olmak, siyasi etkinlik elde etmek, yaşam tarzlarını istediği doğrultuda tabulaştırmak, o toplum içerisindeki rakiplerini ezmek istiyorsa o toplumdaki misyoner ajanlarını devreye sokarak insanları birbirine kırdırır. Böylelikle toplumun gücünü zayıflatarak o toplum üzerinde istediği şekilde at koşturur.
Bugün edebiyata ve kültürlü insana değer veren bir toplum olduğumuz söylenemez. İnsanlara, dış görünüşüne bakarak değer veriyoruz. Oysa insan, şık giyinmekle, saçını ve sakalını her daim düzgün tıraş etmekle, kibar konuşarak ve nazik davranışlar sergileyerek güzel olmaz. Sadece modern olur. İnsanları güzelleştiren veya çirkinleştiren şey iç dünyasıdır. Yaşadıkları ve yaşattıklarıdır.
Teknoloji, günümüzde dünyayı o kadar küçülttü ki uçak ile saatler içerisinde dünyanın öbür tarafına gidebiliyoruz. İnternet sayesinde her şey elimizin altında. Ancak teknolojinin küçülttüğü dünyada anı yaşayamıyoruz. Anı yaşayamadığımız için yaşadıklarımızı içselleştiremiyor ve birlik olamıyoruz. Yaşantılarımız gerçekçi olmadığı için toplumda kalıcı izler bırakamıyoruz.
Kısacası kendimize karşı yabancıyız. Kendimize karşı yabancı olduğumuz için yaşam karşısında yorgunuz. Ve hepimiz, yaşamın bir yerlerinde kaybolmuş kayıp yorgunlarız.