Bugün kime sorarsak soralım çizginin sonsuz sayıdaki noktalardan meydana geldiğini bize söyler. Sonsuz sayıdaki noktanın birleşiminden meydana gelen çizgi, yaşamın bizlere sunulmuş en güzel sanat olduğunu anlatır. Çizginin, cetvel gibi düz çizilmesi ya da yamuk çizilmesi nasıl kalemi tutan insanın iradesine bağlıysa yaşamında iz bırakacak ya da silik şekilde yaşanması insanın iradesine bağlıdır.
Bu dünyaya gelen her insan, sonsuz noktaların birleşmesiyle meydana gelen çizgiler gibi insanlık halkasının bir zinciridir. Ancak yaşamı doğru algılayamayan insanları zaman, seher vaktinin yıldızları teker teker yuttuğu gibi yutmaktadır. Yaşamı doğru algılayan insanlar ise gecenin en zifiri karanlığında yıldızların parladığı gibi parlamakta ve etraflarına ışık saçmaktadırlar.
İnsanın en büyük sanat eseri yaşamıdır. Bu sanat eseri meydana getirilirken hata yapıldığı zaman geriye dönüp düzeltme şansı yoktur. Sadece yapılan hatalardan ders almak vardır. Ve insan, hatalarından ders aldıkça yaşam denilen sanat eserini daha mükemmel inşa eder. İnsanın yaşamında öğrenebileceği en faziletli davranış ise özür dilemektir. Günümüzde her türlü bilgiye rahatça ulaşan insanların, özür dilemenin yaşamın ruhu olduğunu artık anlaması gerekir.
Günümüzde gittikçe yalnızlaşan insanlar, oyuncaklarıyla yalnız kalmış çocuklar kadar mutsuzlar. Teknolojinin yaygın olmadığı hatta gaz lambasıyla yaşanılan dönemlerde insanlar, şimdikinden çok ama çok daha mutluydular. Çünkü birbirleriyle sohbet edebiliyorlar, birbirlerinin acılarını paylaşabiliyorlar, maddi ve manevi açıdan sıkıntıları olduğu zaman birbirlerinin yardımına koşabiliyorlardı. Sadece mektubun olduğu ve o mektubun sahibine ulaşmasının aylar sürdüğü dönemlerde dahi insanların, birbirleriyle iletişimi şimdiye göre çok daha iyiydi. Asker mektuplarımız, sevgililerin zarfın arasına bir kuru gül koyarak birbirlerine gönderdiği mektuplarımız, mahallede belirdiği zaman heyecanlandığımız ve kapımızı çaldığı zaman yüreğimizin pır pır atarak koşup kapıyı açtığımız postacılarımız artık yok. Teknoloji sayesinde yazdığımız mesajlar saniyeler içerisinde karşı tarafa ulaşsa da artık kimse, birbirini arayıp sormuyor. İletişim çağında iletişimsizlik insanların mutsuzluğunun kaynağı olmuş. Artık postacıyı gördüğümüz zaman heyecanlanmak yerine hangi borç kağıdını getirdi diye lanet okuyoruz.
Yaşam, bir gönül işidir. İnsanlar, aldığı her nefeste insanlığa nasıl katkıda bulunabileceğini düşünmelidir. İnsanlığa yaptığı hizmetlerin karşılığında mükafat beklememeli, samimi şekilde severek yapmalıdır. Bugün insanlığa hizmet etmek için üşenen nesiller, geleceğe hiçbir miras bırakamayacaktır. Dert, sıkıntı ve keder çok olabilir. İnsanlar, bunlara çare aramak yerine yaşamdan istifa etmiş gibi sadece nefes alıp verdiklerinden yaşam karşısında yılgın düşmüşlerdir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle övünen insanlar, teknolojinin kanserli bir hücre gibi yaşamlarını sardığının farkında değillerdir. Bu kanser virüsünün adı ise iletişimsizliktir. Birbirlerinden çıkarı olmasa birbirlerine selam dahi vermeyen insanlık, ölmüş, çürümüş ve kokmuştur. Bu koku ise kapitalizm adı altında etrafa yayılmakta ve insanların, ülküsünü besleyip geliştirecek olan İslamiyet'i dahi siyasi ve ekonomik çıkarlarına alet etmelerine yol açmaktadır.
Ve kapitalizm, günümüzde insanlığa diz çöktürmüştür. Çevresinde olup bitenleri sorgulamayan, anlamlandırmayan eli kalem tutan insanlar yerine çığırtkanlara kulak veren, kendilerini ifade dahi edemeyen insanlığın, kapitalizm karşısında diz çökmekten başka çaresi de yoktur. Bu diz çöküş, maalesef bizim toplumumuz içinde geçerlidir. Toplum olarak öyle bir hale gelmişiz ki Türkçemize dahi sahip çıkamıyoruz. Kültürel dayanışmamız yok olmuş. Kardeş kardeşten, akraba akrabadan, komşu komşudan kopmuş. Dil bilgimiz zayıf olduğu için zengin düşünemiyoruz. Bizim mücadelemiz yaşadığımız mekanı güzelleştirmek, etrafımıza ışık saçmak için değildir. Bizler, tarihimizin güzelliklerini anlayamıyoruz. Anlayamadığımız içinde Yunus'un gönlündeki güzelliği, Kaşgarlı'nın yaşamındaki titizliği, Nevai'nin inceliğini, Yesevi'nin inancını gençlerimize anlatamıyoruz. Milletin derdi ile dertlenmediğimiz için sesimiz milletin sesi olmuyor. İnsanın gönlündeki vatan sevgisi milletle omuz omuza yürüdükçe artar. Aksi halde gönüller çoraklaşır. Vatan uğruna kanını toprağa döken şehitlerimizi normal karşılar hale geliriz.
Toplum olarak kapitalizm ile mücadele edebilmemiz için gençlerimizi tekrar Türk Ocağının başına toplamalıyız. Onlara, dil sevgisinin vatan sevgisi kadar önemli olduğunu anlatarak dil bilinci aşılamalıyız. İlimde, sanatta, irfanda ve fikirde üretken gençleri bu ocak başında yetiştirmeliyiz. Dış mihrakların asalaklaştırmaya çalıştığı gençlerimize, bu ocak başında sorgulamayı ve düşünmeyi, en büyük zenginliğin ise kardeşlik olduğunu öğretmeliyiz. Bizler, televizyon ekranlarında, kendi aramızda bunları tartışmalıyız.
Toplum olarak şunu hiçbir zaman unutmayalım ki bizler, gençlerimizin ihtiyaçlarına cevap veremezsek onların ihtiyaçlarına cevap veren kalemler, o kaleme bir ip muhakkak bağlarlar.
Ve çizginin, düz ya da yamuk olmasını altındaki sonsuz noktaların gidişatı belirler. Bugün insanlığın çizgisi yamuksa sıkıntı çizgide değil, altındaki sonsuz noktalardadır. Uzun sözün kısası kapitalizm, insanlığın içini boşaltmıştır.