Bir insanla tanışıyorsunuz. Gönlünüzün ısındığı, aşık olduğunuz bu insanla hayatınızı birleştirme kararı alıyorsunuz. Sonrada ne olur ne olmaz ben, şu malları mı bir garantiye alayım düşüncesiyle gidip evlilik sözleşmesi yapıyorsunuz. Ondan sonrada nikah masasına oturup iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta birlik ve beraberlik içerisinde olacağınıza dair birbirinize söz veriyorsunuz.
Bu evlilik, size ne kadar ahlaki geliyor?
Birbirine güveni olmayan insanların kurduğu aileden ve bu ailede yetişecek çocuktan topluma ne fayda gelir?
Evlilik sözleşmesinin yapıldığı her evliliğin temeli sevgiye, saygıya, fedakarlığa değil, sadece mal varlığına dayanır. Bu türden evliliklerde aşktan söz etmek ise tamamen aptallık olur.
Evlilik sözleşmeleri genellikle erkek tarafından kadına teklif edilir. Böyle bir teklifi kabul eden kadın ise erkeği sevdiği için değil, sadece zengin bir hayat sürmek için onunla evlenir. Bu tür evliliklerde dışarıya yansıtılmasa da sevgi yerine para konuşur.
Evlilik sözleşmesinin altına imza atan ister kadın olsun, ister erkek olsun mahkumiyeti baştan kabul eder. Onlar, her an kapının önüne koyulma ve ellerindeki lüks hayatı kaybetme korkusu yaşadıklarından eşlerinin parasının kölesidirler. Hatta eşleri, gözlerinin önünde dahi kendilerini aldatsa seslerini çıkartamazlar. Çünkü o evlilik sözleşmesinin altına imza atmakla kişiliklerini, özgüvenlerini kaybettiklerinden dolayı kapının önüne koyulduklarında sudan çıkmış balık gibi olacaklarını bilirler.
Para uğruna kişiliksiz bir yaşam ise ancak kişiliksiz insanlara yakışır.