Yaşamlarına hedef koyamayan günümüz insanlarının yaşantılarının önemli bir kısmı sancılı geçmektedir. Bu sancılı yaşantılarının neticesinde gerçekleri dışlayan insanlar, hayalperest yaşantılarla sancılarını dindirmeye çalışmaktadır. 'İşe yarıyor mu?' derseniz bence, sancıyı daha fazla artırıyor. Çünkü insanlar, her ne kadar hayalperestliğe kaçsalar da bir gün yaşamın acı tokadı ile kendilerine geliyorlar.
İnsanlar, kendi gerçekleriyle baş başa kalınca da hayalperestlik dönemindeki tüm senaryolar önemini yitiriyor.
İnsan, kendi kaderini yazabileceği erkine sahip olduğunu düşünse de insanların kaderlerini çoğu zaman kendi tercihleri değil, yaptığı hatalar belirlemektedir. Daha çok hedef koyamadan yaşanan hayatların neticesi olan hataların, insanları getirdiği nokta ise 'Kral çıplak!'
Kendimize de haksızlık etmemek gerekiyor. Hayatta haklı olduğumuz taraflar elbette var. Örneğin daha doğduğumuz zaman dünyadan bi haber olsak da zamanı geldiğinde boynumuza bir ilmik gibi geçmeyi bekleyen bir sürü sorunun içerisine doğuyoruz. Bu sorunlar ise bizlere ister istemez hata yaptırıyor.
Kaybetmek bizlerde alışkanlık haline geldiği için özümüzü kaybetmiş olmayı da önemsemiyoruz. Sönük olan yürek fenerlerimiz ise yaşantılarımızda yakamoz oluşturamadığından yaşam bizlere çekici gelmiyor. Dolayısıyla yaşantılarımızda isteksiz olarak açmaya çalıştığımız her yeni perdenin karşılığında ağır bedeller ödüyoruz.
Bu arada sistemi de unutmamak gerekir. Bir de o sistemin gerçeklerinin yaşantılarımıza etkisini. Yaşantılarımızdaki tüm olumsuzlukları sisteme bağlarken çok önemli bir gerçeği gözden kaçırıyoruz. O da bu sistem denilen lanetin hayallerimizi foseptik çukuruna çevirdiğini. Hayallerimiz foseptik çukuruna dönünce yaşantılarımızdaki çemberde gittikçe daralarak önümüzü tıkıyor. Daralan bu çemberi genişleterek önümüzü açmanın yolu ise yaşantılarımızı belli bir hedefe kitlemekten geçiyor.
Günümüz dünyasında insanlık kalesini zalimlere ve onlara uşaklık edenlere teslim etmemek için var gücüyle mücadele eden insanlar hala var. Yaşantılarımıza bir istikamet çizmeyi başaramıyorsak bari bu insanlara el uzatıp, davalarında onları yalnız bırakmayalım. Hedefsiz yanlış rotada ilerlemekten ve rüzgarın önünde savrulmaktan iyidir.