Bu kainatta kim olursak olalım hepimiz basit bir zerreyiz. Okyanusta bir damla su misali. Allah, bizleri kul olarak yarattıysa kainata negatif veya pozitif bir katkı mutlaka sağlıyoruzdur.
Dünyada her gün insanlar ölüyor ve yine her gün insanlar doğuyor. Yani sürekli bir akış, bir yenilenme söz konusu. Yaşamda bu akışa ve yenilenmeye ayak uydurduğundan dolayı akıp giden yaşamlarımız içerisinde kendimizi yenilemeyi başarırsak kainata pozitif katkı sağlarız. Aksi ise negatif katkı olur ki kimsenin, kendi isteğiyle böyle bir yaşamı arzulayacağını düşünmüyorum.
Yaşam, bazen öyle bir yere akar gider ki insan çaresizce boyun eğmek zorunda kalır. Bunu bir fedakarlık olarak düşünmeli ve meselelerin derinine inmemelidir. Çünkü yaşamın bu akışı irademiz dışında geliştiğinden dolayı o derinlerin yukarıya çıkışı olmaz. Yaşama boyun eğdiğimiz zamanlarda kadere iman etmek ve ahirette elde edeceğimiz karşılığı düşünmek en doğru davranış olur.
Biz, bu dünyada ne kadar doğru yaşarsak yaşayalım dünya, imtihan dünyası olduğu için mutlaka imtihan ya da imtihanlardan geçeriz. İnsanın, bu imtihanın sorumluluğunu omuzlarında taşıyabilmesi için acizliğini kabullenmesi ve kainatı yaratan Rabbinin gücüne iman etmesi gerekir. İnsanın, kendi iradesiyle başlamayan yaşamı, kendi iradesiyle de son bulmaz. Başlangıcı ve sonu Allah'ın kudretinde olan yaşantılarımız da her şeyin kendi irademizle gelişeceğine inanmak ise saçmalıktan öte imansızlık olur.
İnsan, yaşamında en fazla övülmek istediğinden dolayı olacak ki insanı yaşamda en fazla öfkelendiren şey buna ulaşamamaktır. İnsanın bu özelliği ise zayıflığının ve acizliğinin en büyük göstergesidir. Ama kudretsiz, içi boş ve asi insanlar, bunu bir türlü kabullenemediğinden dolayı kendilerine kudretlerini sergileyebilecekleri ve içlerindeki asiliği tatmin edebilecekleri limanlar ararlar. Sığınabilecekleri böyle bir liman buldukları zaman kudretli olduklarına inansalar da içlerinden gelen bir ses, acizsin diye haykırmaya devam eder. İşte bu ses, bu tür insanları sığındıkları limanlarda zamanla yer ve bitirir.
Bildiğimiz ot da bu kainatın bir parçasıdır. Otun, bu kâinatta bir yolu vardır. O yolu takip ederek mutlu bir şekilde büyür ve ömrünü tamamlayınca kurur gider. İnsanda, tıpkı ot gibi kainatın bir parçasıdır ve onun da bu kâinatta izleyeceği bir yol vardır. İnsan, kâinattaki yolunda gitmek yerine başka yollara sapmaya çalıştığı için mutsuz bir şekilde yaşar ve vakti saati gelince de ölür.
Oysa insan, o kadar anlamlı bir hayat yaşamalı ki ömrünün sonunda hiç kimseden korkmadan, özgür bir ruhla kainata bir cevap yazmalı.
Sizlerin, üç beş satır dahi olsa kainata yazabileceğiniz bir cevabınız var mı?