İnsanları tanımadan yaşamak çok zor değil mi?
Ya geçip giden günlerimiz. Her geçen günün büyük göçe doğru atılmış bir adım olduğunun farkında mıyız?
Yaşadığımız anları tekrar tekrar yaşama imkanımız olmasa da sanki zamanı geri sarma imkanımız varmış gibi yaşıyoruz. Bunun içinde yaşantılarımız devamlı aşağı doğru gidiyor. Sürekli bir çöküş halindeyiz.
Hepimiz, bir kariyer peşine takılmışız. Kariyerimiz olursa çok paramız olacağına inanıyoruz. Yıldızımızın parlayacağına. Huzurun, lüks yaşamın içerisinde saklı olduğuna. Kim bilir daha nelere inanmışızdır?
Peki, parası olmayanlar, saklambaç oyununda sobelenerek oyundan çıkan oyuncu gibi sobelenip yaşamdan mı çıkıyor?
Birçok insan farkında olmasa da hallerini merak etmese de, kariyer sahibi insanlar gibi onlarda yaşıyor. Hem de daha huzurlu ve güven içerisinde.
Kariyer sahibi insan, çevresindekilerin kendini gerçekten sevip sevmediğinden hiçbir zaman emin olamaz. Ama kıt kanaat yaşayan insanlar, gerçek dostluğun tadına vararak yaşarlar. Onlar, çıkarları için birbirlerini ezmezler. Tam aksine birbirlerinin çıkarlarını gözetir ve gerekirse birbirleri için fedakarlık yapmasını bilirler. Şundan da emin olun ki kariyer sahibi insanlar, kıt kanaat geçinen insanların yaşadığı dostluğu yaşamak için can atarlar.
Yaşam içerisinde dostluk ne kadar doğalsa, rekabet de o kadar doğaldır. Ama bizler, insanları bambaşka taraflarıyla tanıyamadığımız için rekabet ettiğimiz insanları düşman olarak algılıyoruz. Halbuki, dostluğun ne kadar anıları varsa hakkıyla yapılan rekabetinde öyle anıları vardır. Hem de dostluktan daha tatlı anılar.
Yaşam bir heyecandır. Bu heyecanı etrafımızdakilerle paylaşırsak yaşam güzeldir. Yaşamlarımızda samimi bir final yaşamak istiyorsak disiplinli yaşamalıyız. Yaşama emek vermeliyiz. Yaşamdaki ilişkilerimiz, pamuk ipliği ile birbirine bağlı olmamalı. Yaşamdaki görevimizle ilgili fikirler üretmeliyiz.
Hepimiz, bu yaşamın bir üyesiyiz. Ama diğer üyeleri, hatta kendimizi tanımadığımız için huzur, bizden çok uzak.