Gerçekler sarsıcı olunca yaşantılarımızda sarsıntılarla geçiyor. Bu sarsıntılar ise yaşantılarımızı bir fay hattı gibi kırdığı için ardı arkası gelmeyen krizlerle yaşama dair tüm ümitlerimizi yitirdik. İnsanlar, sanki uzatma dakikalarını yaşıyorlarmış gibi gönülsüz yaşıyorlar.
İnsanların, yaşama yaklaşımları ve bakış açıları yaşamda durdukları noktanın somut göstergesidir. Ancak çoğu insanın ayağı yere basmadığı için durdukları noktanın dahi farkında değiller. Bunun içinde gerçekleri redderek yaşamakta inat ediyorlar.
İnsanlar, huzuru gerçekten arıyorlarsa ilk önce yaşam yolculuğuna çıkış sebeplerini bilmeli ve son durağında farkında olarak yaşamalıdırlar. Ayrıca çıkarlarımızın peşine düştüğümüz için diğer insanlarla kopan yaşantılarımızı birbirine eklemlendirmeliyiz. Gerçek zamanda akan yaşantılarımızla hayallerimizi ortak noktada buluşturmalıyız. Ritminde akıp giden yaşantılarımıza daha fazla renk katmak için müdahalede bulunmamalıyız. Yani akışa müdahale yaşantılarımızın tüm mimari yapısını bozar.
Yaşantılarımızda her zaman tatlı virajlar karşımıza çıkmaz. Bazen de sert virajlarla karşı karşıya kalırız. Böyle virajlarla karşı karşıya kaldığımız zaman korkarak frene aniden basmamalı ve soğukkanlı olmalıyız. Böyle anlarda yaşamda edindiğimiz tecrübeleri usta bir şekilde kullanarak şaşkın ördek misali çaresiz bir şekilde yaşantılarımıza seyirci kalmamalıyız.
İnsanların, yaşamla bütünleşerek içlerindeki sese kulak verme zamanı geldi de geçiyor. Çünkü çok ciddi sıkıntılar içerisinde olan insanlık, koyu bir karanlığın eşiğine dayandı. İnsanlığın, güçlü ve boğucu olmayan güçlü bir yapıya ihtiyacı var. Bu yapı, insanlığın yaşadığı meselelerin derinine inerek dengeyi yeniden kurmalıdır.
Günlük rutin hayat yaşayan insanların yaşantıları, yaşlandıkça kabuk bağlayan bir ağacın gövdesinden farksız hale gelmiştir. Kabuğunu kırarak gövdesini aşamayan insanlar artık yorulmuştur. Tahammülsüz, hiçbir kabahatini kabullenmeyen insanların yaşantıları tepe taklak olmuştur.
Ve günümüzde her şeyden bıkmış olan insanlar, yaşantılarına müdahaleden dahi acizler. Birilerinin, bizleri acımadan canlı canlı gömdüğü mezarlardan çıkış şansımız mı?
El ele vermediğimiz sürece sıfır. Ama sıfır, hiçbir zaman imkansız değildir. ümidimizi yitirmeyelim…