Hepimiz, kendimize leke kondurmamak için vicdanlı olduğumuzu düşünürüz. Ancak böyle düşünürken eteğimizdeki taşların hiçbirini dökmeyiz. Yani yaşantılarımızın muhasebesini yapmadan yaşıyoruz.
Sosyal medya ortamına girildiği zaman herkesin her konuda uzman gibi ahkam kestiği görülür. Bu ise kimse tarafından önemsenmeyen ve çocuklarımızın zihnini zehirleyen bilgi kirliliğine yol açmaktadır. Bilenlerin konuştuğu, bilmeyenlerin ise sabırla dinlediği o yıllara özlem duymayanımız var mıdır?
Yaşamda birilerine güvenmek için doğru insanları tercih etme arayışı içerisindeyseniz kaybederken asil duruş sergileyen insanlara gönül rahatlığıyla güvenebilirsiniz. Çünkü bu insanların vicdanlarının tartıları asla şaşmaz. Onlar, birilerinin kuklası olmayı asla kabullenmezler. Korkularına teslim olmaktansa korkularıyla başa baş, dişe diş mücadele etmeyi tercih ederler. Belki gereğinden fazla yıpranırlar ama sonunda insan kalmayı becerirler. Yıpranmak, insan olmanın bedelidir onların gözünde.
İnsanlar, kendilerine özgü bir yaşam yaşamak yerine bir fabrika zihniyetinde yaşıyorlar. Ürettikleri şey ise kötülük.
Kötülük üreten insanların vicdanları rahatsız olmuyor mu?
Hayır, olmuyor. Çünkü insanlar, vicdanı işine geldikleri gibi kullandığından dolayı vicdanlardaki tartı hileli.
Rahmetli Nurettin Topçu Hoca, vicdanı tanımlarken; ‘Vicdan, Cenab-ı Hakk’ın kalbimizdeki sesidir.’ demiştir.
Hani dedik ya vicdanlardaki tartı hileli. Hangi ses hakkında hile yaptığımızın bilincinde olursak o hileyi yapmaya hiçbirimiz cesaret edemeyiz. Böylelikle dört dörtlük bir toplum içerisinde yaşanabilir hayatlar yaşarız. Yaşamımızın her alanında vicdanımıza kulak verirsek, yaşamımızın hiçbir anında doğru yoldan ayrılmayız.