Yerinde ve doğru davranışlar sergileyemiyoruz. Kendimizi Kaf dağına koymuşuz da insanlarla alay ederek yaşıyoruz. Sonrada mütevazi olduğumuzu iddia ediyoruz. Hatta haddimizi aşarak çıkarlarımız doğrultusunda yalan söylemekten çekinmiyoruz. Oysa ümmeti olduğumuz Peygamber Efendimiz (s.av), şaka yaparken dahi yalan söylemekten imtina ederdi.
İnsanlar, günlük yaşamlarında bir tebessüm ile edecekleri kuru bir teşekkürle birçok problemlerine çözüm üretebilirler. Örneğin bir tebessüm ile edilecek kuru bir teşekkür, kinleri, buğuzları yok edeceğinden yitirilen dostluklar, arkadaşlıklar yeniden kazanılabilir. Ama bizler, maddiyata önem vermeye başladığımızdan beri adeta nevrimiz döndü. Parayı, dostluklara, arkadaşlıklara tercih eder olduk. Sanki para, bizim halimizi, hatırımızı soracak. Gerçi parası olmayanın adam yerine konulmadığı bu devirde paraya aşırı değer verenleri suçlamakta yanlış olur. Ancak aşırıya gittiğimiz içinde özümüzü kaybettiğimizin farkında olalım.
Bizler, yaşam koşuşturması içerisinde teşekkürden uzaklaştıkça nefsimiz bizi boğmaya devam ettiği gibi her geçen gün biraz daha yobazlaşarak taştan katı bir kalbe sahip olacağız.
Teşekkür, bir insan için medeniyet demektir. Yardımseverlik, bir insanın insan olacak kadar olgunlaştığının göstergesidir. Düşünerek yaşamak, bir insanın yaşamda piştiğine delildir. Ancak bizler, teşekkür etmeden, kimseye yardım etmeden, nasıl yaşadığımızı dahi düşünmeden sadece paranın peşinde koşuşturuyoruz. Bunun içinde yaşam karşısında yılgınız ve yorgunuz.