İnsan, şöyle bir dönüp arkaya baktığı zaman yaşamın çok hızlı akıp gittiğini ve hızlı akan yaşam içerisinde bir hiç olduğunu anlasa da nafile... Yaşamın hırsı insanın gözünü öyle bir karartmış ki mal, mülk, makam, mevki, kabarık banka hesapları derken hiçbirimiz yaşamdan zevk alamıyoruz. Yaşamın asıl amacından uzaklaştığımız için hepimiz düşünceliyiz. Bugünden tat almak yerine yaşayacağımızın bile belli olmadığı yarınları düşünüyoruz. İnsanlar, yaşamlarında çok kışlar uğurlayarak çok baharları yeni umutlarla karşılasa da mutlu olmayı bir türlü başaramıyor. İnsanın sahip olduğu hırslar, umutları teker teker tüketiyor. Tıpkı yaşamın tükendiği gibi, tıpkı etrafımızdakilerin birer birer tükendiği gibi. Hırsların, egoların, kavgaların ve aldanışların kurbanı olan insan, yaşamının tükendiğinin ve tükenen yaşamının içerisinde her daim hazan mevsimini yaşadığının ne acıdır ki farkında bile değil.
Yaşam bir yol ve bu yolun yolcusu insandır. İnsanın yaşam yolculuğunda sevinç ve hüzün her daim olacaktır. Bu yolculukta önemli olan insanın, kendisini karanlığa götüren hırslarından, kavgalarından ve aldanışlarından arındırması ve yaşadığı anın tadına varmasıdır. Günümüzde insan, ne yazık ki kendinin değil, korkularının eseri olmuştur. Etrafını korkularla öyle bir donatmıştır ki kendisini besleyecek olan yaşam ışığı içine bir türlü yansımamaktadır. Kendi korku ve karanlığının içerisinde boğulan insan, sorunlarıyla nasıl mücadele edeceğini bilemediğinden kendi kabuğuna çekilmekte ve günümüzün vebası olan sanal alem içerisinde yok olup gitmektedir. Oysa insan, her başlangıcın bir sonu olduğunu ve her sonunda bir başlangıca sahip olduğunun bilincinde olarak bitti dediği yerde yeniden başlamasını bilmelidir.