Sanayi çağını yaşadığımız dünyada günlük yaşantımız içerisinde irili ufaklı bir sürü alet ve makina ile ilişki içerisindeyiz. Birisi çıkıp da bize bu alet ve makinaların özelliğini sorduğu takdirde hepsinin özelliğini a'dan z'ye sayarız. Mesela altımızdaki arabanın beygir gücünden tutunda kilometrede kaç lira yaktığına kadar her şeyini biliriz.
İnsan olarak bedenimizi ne kadar tanıyoruz?
Örneğin günde 100.000 kere atan kalbimizin vücudumuza 7571 litre kan pompaladığını biliyor muyuz?
Akciğerlerimiz sayesinde günlük 17.000 kere nefes aldığımızı, yetişkin bir insanın derin bir nefes aldığında vücuduna 6 litre hava depoladığını biliyor muyuz?
Beynimizin çalışmasını hiç durdurmadığını, günlük 50.000 düşünce ile meşgul olduğunu, bununda dakikada 35-48 arasında düşünceye denk geldiğini, bilim insanlarının beyninin ise günlük 60.000 düşünce ile uğraştığını biliyor muyuz?
Gözlerimizi istem dışı günlük 28.000 kez kırptığımızı, bu kırpmalar sonucunda gözlerimizin temizlendiğini ve mikroplara karşıda %90 koruma sağladığını biliyor muyuz?
Tükürük bezlerimizin günlük ortalama 1,5 litre tükürük ürettiğini, tükürük üretiminin azalması durumunda ağzımızın mikrop yuvası haline geleceğini ve sindirim düzeninin de bozulacağını biliyor muyuz?
Bedensel hücrelerimizin hepsinin, kendilerini günlük onarabilme ya da yenileyebilme özelliğine sahip olduğunu, bir tırnağın yenilenmesinin yaklaşık 6 ile 10 ay arasında, bir kemik yapısının yenilenmesi için 10 yıl, yeni bir sağlam kalbe sahip olmak için 20 yıl gibi süreye ihtiyaç olduğunu biliyor muyuz?
Bizler, arabamızın, televizyonumuzun, buzdolabımızın, çamaşır makinemizin, bulaşık makinemizin, bilgisayarımızın ya da iş yerinde kullandığımız herhangi bir makinanın özelliklerini takır takır sayarız ama biri, bize bedenimizin özelliklerini sorsa apışır kalırız.
Değil mi?