Günümüzde komşu komşuyu tanımasa ve komşuluk tüm değerini yitirme aşamasına gelse de komşunun, komşu üzerindeki hakkı bir annenin evladı üzerindeki hakkı ile eşittir.
Şu yaşamda ailesinden sonra en yakınında yer alan komşusuyla selamlaşmaktan dahi aciz hale gelmiş insanlarımızın, geçmişin güzelliklerini aramaya hakkı var mıdır?
Günlük yaşantımız içerisinde komşularımızın hakkına riayet ederek yaşıyor muyuz?
Bu iki soru ne kadar bedbaht halde olduğumuzu anlamamız için yeterlidir. Beş para etmez şu yaşamda birbirimizi bozuk para gibi harcama huyunu bir kenara bırakarak birbirimizi tekrar sevmeye, sevilmeye ve etrafımıza güven vermeye komşularımızdan başlamalıyız.
"Komşu, komşunun külüne muhtaçtır." diyen atalarımızın bu sözünü hiçe sayarak yaşamaya devam edersek başımız dara düştüğünde ilk çalacak kapımız olan komşumuzun kapısına gitmeye yüzümüz olmaz.
Örneğin birinden kız alacağımız zaman kız evini komşularından, soruşturmaya başlarız. Aynı şekilde kız vereceğimiz zaman bizleri, komşularımızdan soruşturmaya başlarlar. Kısaca komşularımız, yaşamdaki referanslarımız ya da dışa yansıyan aynalarımızdır.
Komşularımızı sürekli arayıp sormalı, ihtiyaçları olup olmadığını takip etmeli, onlara dua etmeli ve dualarını almalıyız.
Komşumuzun gönlünü yapmayı başaramıyorsak Karun kadar zenginde olsak, bu zenginliğin üstüne dünyanın en güzel kızını da alsak huzuru bulamayız. Çünkü üzerimizde komşuluk hakkı vardır.
Bu hak olduğu sürece de boşa kürek çekmeye devam ederiz.