Hepimiz, üç günlük dünyada yaşıyoruz ama dünya bize kalacakmış gibi hayat sürüyoruz. Her tarafımızı kin, nefret, kırgınlık, düşmanlık sarmış. Bunların hepsi niçin? Daha çok mal ve mülk, makam ve mevki için. Bu hırs, gönlümüzden sökülüp atılmadığı sürece insanlıktan uzak yaşayacak ve garip gelip, garip gideceğimiz şu dünyada hoş bir seda bırakamayacağız.
Bir ırmak gibi hayatın içerisinden akıp giderken bir geçmişe bakalım. Atalarımız, ahirete göç ederken yanında bir çorap olsa götürebildi mi? Götüremedi. O halde biz, neyin peşindeyiz? Yoksa Kanuni'ye kalmayan dünyanın bize kalacağını mı düşünüyoruz?
Çocukluğumuzu şöyle bir düşünsek daha dün gibi gözümüzün önünden geçer gider. Bugün gençliğimize güveniyoruz ama yarın ihtiyarladığımız zaman gençliğimizde gözümüzün önünden geçip gidecek. Bu yüzden bir an evvel aklımızı başımıza almalı ve Kabil ruhluların peşinden gitmeyi bırakmalıyız.
Misafir olduğumuz şu aleme kendimizi öyle bir kapatırmışız ki dünyanın vefasız olduğunu göremeyecek kadar kör olmuşuz. Her tarafımız o kadar karanlık ki Hız. Ebubekir karakterini göremediğimiz için Ebu Cehil karakterli olmuşuz. Ebu Cehil gibi cehennem meşalesini elimize almış ahirete doğru yol alıyoruz.
Bugün bizi ateşe sürükleyen dostlarımız, ahirette düşmanımız olacak. Bu dünyada azan ve azdıran, batan ve batıran Ebu Cehil, şimdi daracık mezarda toprak iken bugünün Ebu Cehillerinin peşinden gitmek neyin nesidir?
Şu dünyada insan isen kötü olmayacak ve kötülükte yapmayacaksın. Azan ve azdıran, kıran ve döken olmayacaksın. Saldıran, bozan ve çirkinleşen olmayacaksın.
Şu üç günlük dünyada insan isen dilini, kulağını, gözünü ve kalbini tutacaksın. İncinsen de incitmeyecek affedeceksin. İhsanda bulunacaksın. Rahmet edeceksin. Yardımsever olacaksın. Efkarlayıp diye etrafını üzmeyeceksin. Bir gün efkarın seni terk ettiğinde yine kendinle baş başa kalacaksın. O gün yalnız kalmışsan vay haline!!
İşin özü insan isen insan olacak ve insanlık yapacaksın.