İnsanların yaşamlarında ürettiği düşüncelerin hammaddesi alışkanlıklarıdır.
İnsanlar, çok büyük bir zihinsel güce sahip olmalarına rağmen bu gücü keşfetmek için herhangi bir çaba sarf etmediklerinden zihinsel potansiyellerinin farkında olamıyorlar. Günümüzde tembelliğe ve hazıra yönlendirilen insanlar, zihinsel potansiyellerinin keşfi için gerekli çalışmayı yapmaya niyetli olmadıklarından basit yaşamlar ile ömürlerini tüketmeye mahkum görünüyorlar.
İnsanlar, zihinsel kapasitelerini iyi kullanarak zeki, pratik düşünen ve yaşamlarını doyumlu yaşayan insanlara hayranlık duyarlar. Şunu unutmamak gerekir ki hayranlık beslenen o insanlarda, dünyaya ilk geldikleri zaman bizim gibi sade bir beyne sahiptiler. Onların yaptıkları tek şey zihinsel potansiyellerinin farkına vararak beyin denilen hammaddeyi iyi işlemeleridir. Zihinsel potansiyelleri ile iç dünyalarını zenginleştiren bu insanlar, var oluşlarının amacına hizmet ederek yaşamlarındaki prangaları kırıp ruhlarını da özgürleştirerek sıradan bir yaşam sürmekten kurtuluyorlar.
İnsanların dünyada kontrol edebildikleri tek şey zihinleridir. Dolayısıyla ne düşüneceğini belirleme yeteneğine sahip olan insanlar, bu yeteneklerinin farkında olmadıklarından dolayı zihinleri, kendi kendilerine yarattıkları korku ve kaygılarla doludur. İnsanlar, kendilerini bedbaht eden zihinlerindeki korku ve kaygılardan yaşam koşullarını ve başından geçen olayları pozitif yorumlayarak kurtulabilirler.
İnsanların iradesi zekalarından daima üstündür. İradelerinin üstünlüğünün farkına varacak şekilde eğitilmeyen insanlar, kendilerinden güçlülere ram olmayı itaat zannettiklerinden dolayı yaşam enerjilerini ve neşelerini kaybettiklerinin farkında değiller. İnsanlar, vermek için yaşamak yerine almak için yaşamayı tercih ettiklerinden dolayı trajedi olarak gördükleri olayların sınırsız olanaklarından istifade edemiyorlar.
Bardağın dolu tarafını görerek mutlu olmak yerine boş tarafını görerek mutsuz olmaya alıştırılan insanlar, yaşamın pozitif yanlarına zihinlerinin tüm pencerelerini kapatıyorlar.
İnsanlar, yaşamlarında dipsiz kuyulara düşseler dahi bu dipsiz kuyulardan kendilerini kurtaracak aydınlık bir yan mutlaka vardır. Önemli olan karanlıklar içerisinde boğulmak yerine aydınlığı arayacak cesaretin olmasıdır.