Son yıllarda en fazla tartışılan konulardan biride küreselleşmedir. Günümüzde bilişim çağının da etkisiyle radikalleşen ekonomi, çok uluslu ya da ulus ötesi olarak isimlendirilen büyük şirketlerin himayesi altında bulunmaktadır. Bu büyük şirketler, ekonomiye yön verdiği gibi devletlerle de doğrudan irtibat halindedirler. Şirketlerin ve hükümet dışı organizasyonların toplumsal hayat üzerinde büyük etkisi vardır.
Son yıllarda ortaya atılan en önemli iddialardan biri ise küreselleşen ekonominin sonucu olan pazar ekonomisinin zengin ve fakir tüm ülkelere olumlu katkı sağlayacağıdır. Bu iddiaya karşı ortaya atılan iddialarda ise küreselleşen ekonomiden belli merkezlerin daha fazla pay alarak daha zengin olacağı, bununda adaletsiz paylaşıma yol açacağı ifade edilmektedir. Ortaya atılan bu iddialara göre bir süreçten ibaret olan küreselleşme, ayrıcalıkları ve mahrumiyeti, servetleri ve yoksulluğu, kaynakları ve acizliği, gücü ve güçsüzlüğü, özgürlükleri ve kısıtlamaları yeniden dağıtacağından dolayı dünya genelinde yeni tabakalaşmalar oluşacağından yeni toplumsal kültürel hiyerarşi meydana getirecektir.
Dünya tarihsel açıdan köklü bir değişimin içerisindedir. Artık dünyanın öbür ucunda meydana gelen siyasi, ekonomik ve teknolojik değişiklikler dünya genelindeki toplumlara etki edebilmektedir. Bu nedenle de toplumların yaşantılarını dışa kapalı olarak sürdürmesinin imkanı yoktur. Çünkü günümüzde dünyada meydana gelen değişimlerden hiçbir toplum, kendisini arındıramaz. Günümüzde iletişim ve ulaşım teknolojisi öyle bir ilerlemiştir ki haber, bilgi, mal ve ürün dünyanın en ücra köşesinde üretilse dahi tüm küreye ulaşabilmektedir. Küçülen ve kozmopolitleşen dünyada bilgiye, üretilen ürünlere, mala ve teknolojiye ulaşmak her geçen gün daha da kolaylaşıyor. Tarihsel süreç incelendiği zaman insanlığın ilk defa birbirine bu kadar yaklaştığı, birbirinden haberdar olduğu ve bu sayede de kendi kalıplarının dışına çıktığı görülür. Günümüzde dünyanın 500'den fazla uydu tarafından tarandığı düşünüldüğü zaman mesele daha iyi anlaşılır.
'Her şey, her yerdedir.' sloganı ile ifade edilen küreselleşmede en fazla dikkat edilmesi gereken husus ise film endüstrisinin çok iyi kullanılarak Kuzey Amerika hayat tarzının insanlığa aşılanmaya çalışılmasıdır. ABD, kültürel emperyalizm ile birçok gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeye kültürünü empoze etmeye çalışmaktadır. Günümüzde film endüstrisi sayesinde bu tür ülke halklarına derinden etki etmektedir. Bugün Walt Disney, McDonald's, MTV ve CNN gibi markaların dünyada girmediği ülke sınırı yoktur. Bu markalar, Çin ve İran gibi en kapalı toplumlara dahi girerken içimizden biriymiş gibi davranarak yabancılıklarını unutturmaktadırlar. Ama sinsi bir şekilde de Amerikan kültürünü empoze ederler.
Dünya, küreselleşme süreci ile ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda birbiri ile etkileşim içerisine sokularak tek tip kültür ve millet oluşturulmaya çalışılsa da bunda başarılı olunduğu söylenemez. Ekonomik olarak dünya toplumları arasında ciddi bir akım olsa da bu akım ideolojik manada görülmemektedir.
Sonuç olarak küreselleşme ile belli güçlerin himayesinde tek ekonomi oluşturulmak istense de tek uygarlık haline gelmesi imkansız olan dünyada bu asla başarılamayacaktır.