Emperyalizm, kapitalizm, küreselleşme, tüketime duyulan açlık, batılılaşma, modernleşme, bacak bacak üstüne atarak köşeyi dönme hevesi yani tembellik, güven alanlarımızdan çıkamama, misyonsuzluk, vizyonsuzluk…
Şimdi bunlarda ne diye düşünmeye başladınız? Yukarıda okuduğunuz her bir kelime gönül kırgınlıklarımızın nedeni.
Mevzumuza bir hikaye ile açıklık getirelim. Bisikletin iç lastiğini bilmeyenimiz yokturdur. O lastik tam olarak şişirildiği ve hava kaçırmadığı takdirde bizleri hedeflediğimiz noktaya kadar götürür. Ya o iç lastikte sızıntılar varsa. İşte o zaman iç lastik zamanla söner ve bizleri yarı yolda bırakır.
Yukarıda saydığımız her bir kelime gönlümüzde sızıntılar meydana getirdiğinden dolayı yaşamdaki hedeflerimize bir türlü varamayarak yarı yolda kalıyoruz. Her geçen gün kendimizi yaşama karşı isteksiz ve tükenmiş hissediyoruz. Kendi gerçeklerimizden futbol, magazin, dizi vb. konularla ilgilenerek kaçıyoruz.
Gönüllerimiz, yaşama karşı o kadar kırgın ki aynada kendimize bakarak kendimizle yüzleşme cesaretini dahi kendimizde bulamıyoruz. Bütün yaratıcılıklarımız, motivasyonumuz ve iyimserliklerimiz kaybolmuş durumda. Bir köşeye çekilerek sessiz ortamda kendimizi dinlemiyoruz.
Neden mi?
Çünkü korkuyoruz.
Kimden?
Bir başkasından ya da yaşamdan değil, kendimizden korkuyoruz. Çünkü gönül kırgınlıklarımız bizleri o hale sokmuş ki kendimizi dünyanın en tehlikeli varlığı olarak algılıyoruz. Kendimizden korktuğumuz içinde yaşamdaki istikametimizi belirleyemediğimizden kaderimizi, rüzgarın önündeki yaprak misali rüzgar belirliyor. Rüzgar hangi yönden eserse bizde o yöne yöneliyoruz.
Kendimizden korktuğumuz için amirlerimizden korkup onlara yalakalık yaparak yaranmaya çalışıyoruz. Kendimizden korktuğumuz için potansiyelimizin çok altında yaşıyoruz. Kendimizden korktuğumuz için zihinsel enerjimizin farkına varamıyoruz. Kendimizden korktuğumuz için kendimizi nefes aldığımız her an acımasızca tüketmeye çalışıyoruz. Kendimizden korktuğumuz için…
Gönül kırgınlıklarımız yaşama negatif bakmamızı sağlıyor. Bu nedenle de yaşamımızı iyileştiremeyerek devamlı eksi tarafa puan kazandırıyoruz. Ne yazık ki bunun farkında dahi değiliz.
Yaşam herkesin gönlünde bir takım kırgınlıklara neden olur. Şu dünyada hiç kimse dört dörtlük bir hayat yaşamaz. Bu nedenle gönül kırgınlıklarımıza bir son vererek yaşama son bir kez dahi olsa zeytin dalı uzatmalıyız. Bunu başarmak içinde kendimizle yüzleşme cesaretini bulmalı ve yaşamımızı nasıl sürdürdüğümüzü değerlendirmeliyiz.
Unutmayalım kendimizden kaçarak varacağımız tek yer bataklıktır.
Gönlümüzü sevgi ile doldurarak yaşama karşı tebessüm edebilmek için gönlümüzde sızıntılara sebep olan ilk paragraftaki her bir kelime ile mücadele etmek gerekir.
Ben yorgunum, bu kadar şeyle mücadele edilir mi, bunlar karşısında başarıya ulaşmak imkansız diyorsanız siz hala kendinizden kaçıyorsunuzdur.
O zaman size, bataklığa doğru hayırlı yolculuklar.