Çağımız bilgi çağı olduğu için eğitim ve yaşamsal deneyimler ön plana çıkmaktadır. Bilgili insan, yaşamın farkında olduğu ve belli bir kültürel alt yapıya sahip olduğu için yaşamın her anını dolu dolu yaşamaya çalışır.
İnsanların oluşturduğu toplumlar, tarım ile birlikte yerleşik hayata geçmişler, sanayi devrimi ile ekonomilerini geliştirmişlerdir. İnsanlığın dönüm noktası olan bu iki dönemde de insanlar, işçi olarak sorumluluk üstlenmiş ve insanlık büyük ilerleme kaydetmiştir. Günümüzde ise insanlığın içerisinde bulunduğu çağ bilgi çağıdır. İnsanlık, bu çağda hayal ettiği dünya barışına kavuşmak istiyorsa tarım ve sanayi toplumlarında olduğu gibi işçi sorumluluğunu yerine getirmeli ve bilginin işçisi olmalıdır. Tarım döneminde işçi olan insanlar doğanın efendisi, sanayi devriminde işçi olan insanlar makinelerin efendisi olurken bilgi çağında bilginin işçisi olan insanlar ise bilginin efendisi olacaklardır.
İnsanlar, bilgi çağında bilginin peşinden koşarak araştırmalı, muhakeme ve iletişim yeteneği ile kapasitesi oranında bilgiden faydalanmalıdır. Bilginin inanç, doğruluk ve haklı çıkarım olmak üzere üç kriteri vardır. Günümüzde özellikle internet sayesinde dinamik bir süreç kazanan bilgi, evrensel nitelik kazanmıştır. İnsanlarda evrensel olan bilginin cahil kalarak kölesi değil, işçisi olarak efendisi olmalıdır.
İnsanlar, kendilerini mağaralardan gökdelenlere, ilkel hayattan modern hayata taşıyan bilginin işçisi olarak sürekli bir eğitim içerisinde olmalı ve yaşamsal deneyimlerinden en iyi şekilde istifade etmelidir.
Şunu unutmamak gerekir ki günümüz dünyasında bilgi, en azılı silahtan dahi daha güçlü bir silahtır. Devletler, kendilerini korumak için dünyayı kana bulayan silahlara nasıl yatırım yapıyorsa kendi vatandaşlarını kaliteli ve kültürlü bir birey olarak yetiştirmek ve bilginin efendisi olmak için eğitime de öyle yatırım yapmalıdır. Kaliteli bir eğitimden geçen bireyler, bilginin kalifiye işçisi olurlar.
Dünyanın en acı gerçeği ise dünyada silaha sadece 8 günde harcanan para ile tüm dünya çocuklarının 12 yıllık eğitim masraflarının karşılanabilmesidir. Bugün dünya barışından söz edenler, bu gerçeğin elbette farkındadırlar. Bu yüzden insanlığa martaval okumamalıdırlar. Dünyanın, dünyaya barışı getirecek insanlara ihtiyacı vardır. Martaval okuyarak dünyayı kana bulayanlara değil.
Asıl mesele ise silaha yapılan yatırımın neden insanlara yapılmadığıdır?
İnsanlara yapılan yardımın kimin çıkarlarına ters düştüğüdür?
Bilginin kalifiye işçisi olarak efendisi olan güçlü bireylerin otoriteye boyun eğmeyeceğinden mi korkulmaktadır?
Devletler, dünyayı kana bulayarak güçlü ekonomiler oluşturup vatandaşlarını rahat ettirmek mi yoksa daha fazla boyunduruk altına almak mı istemektedirler?
Bütün bu soruların hepsi kan kokuyor. Kan ise insanlığa hiçbir zaman mutluluk getirmemiştir ve getirmeyecektir.