Emeklilik çağı gelen yaşlı bir marangoz, ailesi ve torunlarıyla zaman geçirmek için emekli olmak istediğini patronuna söyler.
Patron ise yaşlı marangozun bu isteğini anlayışla karşılar ama son bir isteği olduğunu söyler. Patronu, yaşlı marangozdan son bir ev yapmasını ister.
Yaşlı marangoz, patronunun bu isteğini kabul ederek hemen işe başlar. Ancak emekli olacağı için işten soğuduğundan işçiliğe hiç önem vermeden ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bir an evvel bitirir. Patron ise evi kontrol etmek için geldiğinde dış kapının anahtarını yaşlı marangoza vererek bu evi, kendisine hediye ettiğini söyler.
Bu sözler karşısında şoka giren marangoz, evin kendisinin olduğunu öğrenince sevinmek yerine çok utanır. Bu evin, kendi evim olduğunu bilseydim işçiliğine özendiğim gibi kaliteli malzeme kullanırdım şeklinde düşünerek hatasının farkına varır.
Yaşlı marangozun, başkasının evi diye yaptığı aslında kendisinin olan ev, kendi standartlarının çok altındadır.
Tıpkı bu hikayede olduğu gibi yaşamımızı sanki bir başkasının yaşantısıymış gibi yaşadığımızdan dolayı gerekli özeni göstermiyoruz. Kendimize vakit ayırmıyoruz, kendimizi geliştirmiyoruz, bir saniyesi dahi elimize bir daha geçmeyecek olan zamanımızı boşa harcıyoruz. Hepimiz, kendi yaşantımızın marangozuyuz ama sanki yaşadıklarımızın bedelini bir başkası ödeyecekmiş gibi çaktığımız çivi çürük, koyduğumuz tahta çürük, ördüğümüz duvar adi.
Şunu unutmamak gerekir ki yaşam, yaptıklarımızdan ibaret olan bir tasarımdır. İnsanlar, başkaları için yaşadığını düşünse de olumlu ya da olumsuz davranışları ile kendi yaşamlarını tasarlarlar. Yaşantılarımız, kendi evimizdir. Bu evin, tıpkı yaşlı marangoz gibi kendi evimiz olduğunun farkında olmadığımız için evi, işçiliğinden malzemesine kadar her şeyiyle en kalitesiz şekilde inşa ediyoruz. Çünkü bu evin içerisinde yaşayacak ve kaybedecek olanın başkası olduğunu düşünüyoruz ama asıl kaybedenin kendimiz olduğunun farkında dahi değiliz. Bir gün Azrail, tıpkı yaşlı marangozun patronu gibi karşımıza dikilip yaşantımızın anahtarını elimize verdiğinde bizde jeton düşecek ama Azrail, yolun sonu diyecek.
Yaşantılarımızda her şey mükemmel olmak zorunda değil. Yaşantılarımızın, güzelliği ve çirkinliği ile kendi yazdığımız bir eser olduğunu kabul etmeli ve arkamızda bir şaheser bırakmalıyız. Yaşlı marangoz gibi sonunda kendimizin dahi utanacağı bir ev inşa etmeyelim.