Evlatlarımıza, önlerine çıkacak bütün sınavları kazanarak kendilerine iyi bir gelecek kurmaları için her şeyi öğretiyoruz. Bilgi ve teknoloji çağında onları bilgi ve teknoloji ile donatıyoruz. Ama ahiret gününden ve oradaki çetin sınavdan bahsetmediğimiz için bir yanları hep eksik kalıyor. Kısacası evlatlarımız manen bomboşlar…
Evlatlarımızla aynı evde kalıyoruz, yiyoruz, içiyoruz, eğleniyoruz, beraber sevinip, beraber üzülüyoruz ama yaşantılarımızda namaz eksik, peygamberin sünneti eksik, Kur'an eksik olduğundan dolayı evlatlarımız bizlere karşı asi oluyorlar. Ondan sonrada nerede hata yaptık diye kara kara düşünüyoruz. Önümüzde apaçık duran hatamızı görmüyoruz.
Akşam eve geldiğimizde kafa dinlemek, izleyeceğimiz diziyi keyifle izlemek ya da ayağımızı rahat rahat uzatmak için evlatlarımızı, her türlü tehlikenin barındığı internet dünyası ile baş başa bırakıyoruz. Ondan sonrada ahlaksızlık alıp başını gidince onlarla çatışıyoruz. Ahlakın ne olduğunu onlara öğretmediğimiz halde ahlaklı olmalarını istiyoruz. Ne çelişki demi…
Kızımızı, damada verirken evini, işini, maaşını, arabasını soruyoruz. Hali vakti yerindeyse kızımız rahat etsin diye veriyoruz. Damat, kızımızı aldatınca hani helal, haram, hani iman diye bağırıp çağırıyoruz. İman var mı diye sormadık ki… Eeee zaten yok, para var. Zaten kızımız imanla değil, parayla rahat etsin diye vermedik mi? Eeee o da var. Rahat etsin işte…
"De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Uyanık olun! İşte bu apaçık hüsranın ta kendisidir." (Zümer, 39/15) Ayet-i Kerimesi her şeyi anlatıyor. Başka söze gerek yok.