Tarih, toplumun yapıtaşlarını bir arada tutan harç gibidir. Bir toplumu, ulus ve millet yapan tarih bilincidir. Dedelerimizin bir olup, kanlarıyla yazdığı tarih, toplum içerisinde insanlara birbirlerine karşı anlayışlı olmayı, tahammül etmeyi öğretir. Toplumumuzda tarih bilinci oluştuğu zaman toplum, sadece geçmişini bilmekle kalmaz, geçmişin tecrübeleri ile geleceğini sağlam temeller üzerine inşa eder. Toplum, ‘Tarihini bilmeden, geleceğini kuramazsın.’ vizyonu üzerine hareket ettiği zaman kültürel mirasını en iyi şekilde değerlendirerek geleceğini inşa eder. Biz, tarihi birikim bakımından diğer milletlere göre çok daha zengin ve güçlüyüz.
Toplum, disiplinli bir çalışma ile, tarihini, geçmişin ekonomisini ve ritüellerini bilerek geleceğini inşa etmelidir. Tarihi doğru yorumlayabilmek için toplum, ekonomi, felsefe, kimya, coğrafya, biyoloji, iktisat, sosyoloji, antropoloji alanlarında sağlam bir eğitimden geçirilmelidir. Toplum, tarihini iyi anlamak için kendini tanımalı, güncel olayları takip etmeli, farklı vizyonlara sahip olmalı ve en önemlisi de disiplinli bir şekilde arı gibi çalışmalıdır. Bugün yaşadığımız coğrafyayı iyi tanıyabilmek için tarihimizi bir dostumuz kadar iyi bilmemiz gerekir. Aksi halde bir adım yol alamaz ve gün geçtikçe gerileriz. Şairin dediği gibi “Tarlalara sevgi tohumu eker öğretmenler / O tarlalar sadece mekteplerde bulunmaz / Bütün her yer bir öğrenme, bir öğretme alanıdır.” Bizler, öğretmenliği günümüzde sadece mekteplere indirgediğimiz için eğitimin özünden uzaklaşıyoruz. Eğitimin özünden uzaklaştıkça tarih bilincimizi de yitiriyoruz. Oysa topluma karşı kendisini sorumlu hisseden herkes, konuşmalarıyla ve davranışlarıyla bir öğretmendir.
Eğitim sistemimizde tarihin içi boşaltıldığı için yeni nesil tarih bilincinden yoksun yetişmektedir. Tarihin özünün insanlığın ta kendisi olduğunu düşündüğümüz zaman ne kadar büyük bir hatanın içerisine düştüğümüzü anlarız. Eğitim sistemimizde verilen tarih derslerinin içini doldurmak, geleceğimizi emanet edeceğimiz yeni nesli dolu dolu tarih bilinciyle yetiştirmek için mücadele etmeli, çalışmalı, başarısızlığa uğradığımız zaman yeniden deneyecek kadar güçlü olmalı ve bu yolda tüm zorlukları göğüslemeyi başarmalıyız. Aksi takdirde birilerinin bizleri, savaşla yenmesine gerek yoktur. Biz, zaten yenilmiş sayılırız. Toplum, içine düştüğü çıkmazlardan çıkış yolunu yine kendisi bulmalıdır. Toplum, her şeyin kendisinde bittiğini hiçbir zaman unutmamalıdır. Toplum, Hz. Yusuf (a.s) gibi bulunduğu her mekanı eğitim yuvasına çevirmeli ve asla kendisini küçük görmeden geleceği için bir şeyler yapmalıdır. İnsanlar, topluma dahil oldukları andan itibaren mesuliyeti yüksek görevleri üstlenmiş olurlar. Bu nedenle insanlar, toplum içerisinde atacağı her adıma dikkat etmeli ve bir dakika dahi olsun toplumsal bilincini yitirmemelidir.