Vatan, anadır, candır, canandır, hürriyettir, namustur, şereftir, semasında ezan, altında şehit, üstünde vatanseverlerin şehit olmak için sıraya girdiği topraktır. Bugün damarlarında asil Türk kanını taşıyan her vatan evladı, vatanı için canını gözünü kırpmadan verir. Şehit olmayı onur ve şeref sayar. Çünkü her Türk evladı, vatan toprağı olmazsa namusu olmayacağını, şerefi olmayacağını, ezanı olmayacağını, bayrağı olmayacağını ve zalimin postalı altında ezileceğini bilir. Her Türk evladı, bütün bunlara razı gelmektense şehadet şerbetini içerek Hakk'a yürümeyi tercih eder. Her Türk evladı, şehit oğlu olduğunu ve ölmeyeceğini, ebedi olduğunu bilir.
Her Türk evladı, vatanını canı pahasına sever, göğsünü kurşunlara, bombalara, hatta tanklara siper eder. Rabbimizin, milletimize cömertçe bahşettiği bütün bu özelliklerimizle ne kadar gurur duysak ve şükretsek azdır. Azdır ama Rabbimizin, bizlere nasip ettiği bu vatan toprağına ne kadar sahip çıkıyoruz? Örneğin, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızı ne kadar iyi eğitiyoruz? Vatanımıza sahip çıkmak için vatanımıza göz diken hainlerin çok sinsi oyunlarını sezinleyebilmek için ne kadar okuyoruz ve araştırıyoruz? Vatanımızın ekonomik bağımsızlığını tümüyle elde etmesi ve hainlere, kafa tuttuğumuzda bizlere karşı ekonomi kozunu kullanmamaları için ne kadar çalışıyor ve üretiyoruz? Vatan topraklarında ne kadar bir ve beraber, paylaşarak, birbirimizle kardeşçe yaşayabiliyoruz? Günümüz cephede savaşma günü değildir. Günümüzde savaşlar, masa başında olmaktadır. Savaş, cephede nasıl silahla kazanılıyorsa masa başında da bilgiyle kazanılır. Bilgili ve kültürlü toplum olmak için ne yapıyoruz? İşte can alıcı soru bu.