Ünlü bir ressam hayatının en başarılı resmini çizmeye karar verir. Ressamın asıl amacı huzurun resmini çizmekti. Yapacağı resimle hem ölümsüzlüğe adım atmak hem de insanların, resmine baktıkça huzur bulmasını istiyordu. Ancak yapacağı resmin konusu hakkında bir fikri yoktu. Resmin konusunun ne olacağına bir türlü karar veremiyordu. Onun içinde çok istediği huzurun resmini çizmeye bir türlü başlayamıyordu. Aradığı konuyu bir türlü bulamayınca yollara düşerek resmin konusunu bulmaya karar verir.
İlk olarak güngörmüş bir ihtiyara rastlar. Amca, ben huzurun resmini yapmak istiyorum. Dünyanın en güzel şeyinin resmini yaparak insanlara huzur vermek istiyorum. Bana bu konuda yardımcı olabilir misin? İnanç içerisinde dua eden bir piri faninin resmini çiz diyerek ressama fikir verir. Bu fikir, ressamın yabancı olduğu duygu olduğu için ressam kafasında bir şey canlandıramaz. Yola devam etmeye karar verir. Ressam, bu sefer ağacın altında oturan yorgun bir askere rastlar. Askere, aradığı huzurun resminden bahseder. Asker, dünyada en iyi şey barış, en kötü şey ise savaştır. Barışın olduğu yerde huzurda vardır. Sen, barışın resmini yap, diyerek fikir verir. Ressam, bu fikride kafasında tam olarak canlandıramaz. Yola devam etmeye karar verir. Bu sefer nikah salonunun önünden geçen bir gelinle, bir damada rastlar. Gelin ve damadı durdurarak önce geline dünyadaki en güzel şeyi sorar. Gelin, aşk diye cevap verir. Aşk, fakirliği zenginliğe, gözyaşlarını gülümsemeye dönüştürür. Azı çok eder. Bu cevaptan sonra damada döner. Damat, ressamın sorusuna sadece sevgi diyerek yanıt verir. Sorusuna aldığı cevaplar ressamı daha da karamsarlığa itiyordu. İnanç, barış, aşk, sevgi, huzur. Bu cevapların hepsini içinde barındıran bir resim nasıl çizebilirdi? Kafasında bu soru işareti ile uzun bir aradan sonra evine döner. Kapıyı ‘Hoş geldin kocacığım.’ diyerek açan hanımının gözlerinde aşkı bulur. ‘Hoş geldin babacığım.’ diyerek bacağına sarılan çocuğunun gözlerinde sevgiyi bulur. Koltuğa uzanıp sıcacık çayı yudumladığında huzuru bulur.
Aylarca dışarıda aradığı şeyleri yanı başında bulmanın şaşkınlığı ile huzurun resmini çizmeye başlar. Resmi bitirdikten sonra resmin altına ‘Yuvam' diye dikkat çekecek şekilde yazı yazar. Ressam, bu resimle mutluluğun ve huzurun dışarıda değil, yuvada olduğunu insanlara anlatmaya çalışmıştır. İnsanlar, evlatlarının başarılı, sağlıklı, topluma karşı duyarlı, hayatı mantıklı yorumlayabilen, sorumluluk sahibi bireyler olması için çok emek harcar. Dikkat edersek bu emeklerin birçoğu maddidir. Peki, çocuğumuzun yukarıda sayılan özelliklere sahip bir birey olması için onlara gerekli yuva desteğini sağlayarak manevi açıdan destek olabiliyor muyuz? Dünyadaki en bedbaht toplumun, sevginin tadını ailede tadamayan çocukların yetiştiği toplum olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Sahip olduğumuz en kıymetli varlıklar olan çocuklarımızın kıymetini bilerek onlardan sıcak bir aile ortamını esirgemeyelim.