Bugün İslam'ın anlaşılmasının önündeki en büyük engel İslam ruhunu kavrayamayan Müslümanlardır. Müslümanlar, İslam'ı hakkıyla yaşayamadığı için İslam alemi huzursuzluk içerisindedir.
Bu dünyada huzuru, ekonomik ve sosyal refahı, insan gibi yaşam sürmeyi, saygınlığı, düşmanları karşısında başı dik durmayı, evlatlarına umut dolu, aydınlık bir gelecek bırakmayı en fazla hak eden elbette Müslümanlardır. Ama Müslümanın, Müslümana yaptığı zulmü kimse yapmadığı için Müslümanlar, tüm bu hedeflere çok uzaklar.
Bir şekilde kapitalizmin kölesi haline getirilmiş Müslümanlar, daha iyi hayat yaşamak adı altında daha lüks yaşama kavuşmanın peşinde koşarken, kendilerini eleştirenlere 'İyi bir yaşam Müslümanın hakkı değil mi?' diyerek tepki veriyorlar. İyi bir yaşam elbette Müslümanın hakkıdır. Hakkıdır ama hep beraber, birlik içerisinde, kardeşlik içerisinde hakkıdır.
Din kardeşleri kan ağlarken, yiyecek yemek, içecek su bulamazken iyi yaşamak ya da lüks yaşamak hiçbir Müslümanın hakkı değildir.
Peygamber Efendimiz, 'Müslümanlar, birbirlerini sevmede ve korumada, birbirlerine acımada vücut gibidirler. Vücutta bir uzuv hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebepten ötürü uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.' derken Müslümanlara kardeşliği öğütlüyordu.
Günümüzde Müslümanlar, bu kardeşlik anlayışından uzak, sadece kendi çıkarlarını düşünen bir yaşam sürdüğü için bellerini doğrultamıyorlar.
Oysa haksızlığın karşısında en dirençli şekilde Müslüman durmalıdır. Müslüman, ırkıyla, mezhebiyle, malıyla ve mülküyle övünmeden onurlu bir yaşam sürer. Müslüman, iftiradan, lekelemeden ve fitneden uzak durur. Müslüman kendisiyle değil, mümin kardeşleriyle övünür. Müslüman, daima haklının yanında yer alır. Hiç kimsenin karşısında el pençe durarak eğilip bükülmez.
Müslümanlar, kendi inancında olmayanlara da zulmetmez ve merhametli davranır.
İşin kıssası Müslümanlar, birbirlerine özverili davranmadıklarından dolayı bedbaht haldeler.